Herhangi bir AKP’liye “vampir”
deseniz başınıza gelecek ilk iş, ülkenin yeni muktedirlerine hakaret ettiğiniz
iddiasıyla tetikçi bir savcının sizin hakkınızda soruşturma açması olur.
Kullandığı hiç de etik olmayan siyasi yöntemlerle üç dönem iktidar olmayı
başarmış, aynı yöntemler sayesinde içinden cumhurbaşkanları çıkarmış AKP’ye
toptan “vampir” dediğinizde ise başınıza gelecek olanları tahmin bile
edemezsiniz.
Neyse ki AKP’nin siyaset
tarzına “duygusal vampirlik” diyen bir AKP kurmayından başkası değil. 1 Kasım’da
yapılacak seçime yönelik parti stratejisini belirlemek üzere 31 Ağustos’ta toplanan
AKP’nin önde gelen isimlerinin burada yaptıkları dehşet veren konuşmaların
tutanakları Nokta dergisi tarafından yayınlanmaya devam ediliyor. Bu
tutanaklarda toplumun neden bu kadar kutuplaştırılarak birbirine düşman
edildiğinin, çözüm sürecinin neden bitirilerek yeniden şiddet ve terörün
tetiklendiğinin sebeplerini çıplak gözle görebiliyorsunuz.
Okuyanlarında dehşet
uyandıran bu tutanakların kaleme alındığı işte bu toplantıda AKP Grup Bakan Vekili
Mahir Ünal, AKP’yi bugünlere taşıyan etik ve ahlaki hiçbir ilke ve sınır
tanımayan istismarcı zihniyeti çok başarılı bir şekilde ifade ediyor: “150
yıllık mirasla biz bu sorunları 13 yılda bir hal yoluna soktuk. Bunu yaparken
elimizde bir pipet toplumdaki her duyguyu sömürdük. Buna psikolojide ‘duygusal
vampirlik’ deniliyor.”
Ünal’ın “duygusal
vampirlik” diyerek tanımladığı AKP’nin ahlak dışı istismarcılığının örneklerini
saymakla bitiremeyiz. Ama herhalde bunların en başında AKP’nin “kimsesizlerin
kimsesi” söylemi gelir. Söylemde kendisini “kimsesizlerin kimsesi” olarak prezante
eden AKP, pratikte ise sadece bir sadaka ekonomisi yaratarak zengini daha
zengin etmiş, kamu kaynaklarını peşkeş çekerek kendi yandaşlarından yeni bir zengin
sınıfı oluşturmuş, yoksulları ise daha da yoksullaştırmıştır. 2002’de toplam milli
servetin yüzde 39’una sahip olan toplumun en zengin yüzde 1’lik kesimi 2015’te milli
servetin yüzde 54’üne sahip hale gelmişse 13 yıllık iktidarları döneminde AKP
zihniyetinin tam olarak gerçekte kimin nesi olduğu konusunda yoruma bile gerek
kalmaz.
Sırf yoksul edebiyatı
yapabilmek için sofrasına oturulan gariban ailelerin duygularını bir vampir
gibi sömüren AKP zihniyetinin iş insan onuruna yakışır istihdam koşulları yaratmaya
veya asgari ücreti açlık sınırının üzerine taşımaya gelince nasıl kan emici bir
yaratığa dönüştüğünü herkes biliyor. Taşeron işçilik sisteminin mucidi ve en
yaygın kullanıcıları olan AKP zihniyetinin asgari ücretin artırılması konusunda
nasıl da ayak direyip sermaye sahiplerinden yana tavır aldığını da herkes
gördü. Lafa gelince “gününü iki hurma ile geçiren Peygamber’in ümmetiyiz”
deyip, kamu kaynaklarıyla sakilliğe varan bir görgüsüzlük içerisinde kimlerin nasıl
aşırı lüks ve şatafat içerisindeki saraylara, villalara, makam araçlarına ve
uçaklara boğulduğunu herkes biliyor. Türlü sorunlarla, yokluklarla boğuşan “ümmet”
lafı dillerinden düşmeyen bu zihniyetin sahipleri tarihin görüp görebileceği en
utanılası müsriflikle bir lüks, debdebe ve şatafatın içerisinde yaşıyor.
Ne yazık ki yoksulluk ve
yoksullar AKP zihniyetinin büyük bir başarıyla “duygusal vampirlik” yaptığı istismar
alanlarından sadece biri. AKP zihniyetinin dini değerler ve duygular konusundaki
vampirlik iştihasını ise hiçbir şeyle kıyas etmek mümkün değil. Başörtüsü
sorununu kalıcı bir şekilde çözmek yerine uzun yıllar boyunca bir hak ve özgürlük
sorunu olan bu sorunu siyaseten istismarını tercih eden AKP zihniyeti pratik
açıdan pejoratif bir rahatlama sağladığı bu sorunu kalıcı bir çözüme halen de kavuşturmuş
değil. Bu sorunu elinde ihtiyaten “bakın biz gidersek yine gelir başörtüsünü
yasaklarlar” diyebileceği bir sopa olarak tutan ve sorunun istismarına devam
eden AKP zihniyetinin, siyasi istismar konusunda ne camileri, ne ezanı, ne de
Kur’an-ı Kerim’i ihmal etmediğini görüyoruz. Seçim meydanlarında elde Kur’an-ı
Kerim sallayacak kadar işi abartan AKP zihniyeti, toplumda dine ve dindarlara karşı
alerji oluşturacak kadar dini duyguların istismarına abanmış durumda. Aynı AKP zihniyeti
kendi çekirdek kitlelerini ise açtığı 1000’e yakın niteliksiz İmam-Hatip
Liseleri ile avutmaya çabalıyor. Oysa bu okullara devam eden öğrencilerin ve
öğretmenlerinin dindarlığı ve dini pratiklerinin yerlerde süründüğü birçok
araştırmanın bulguları arasında yer alıyor.
Karşımızda öyle bir
zihniyet var ki, “duygusal vampirliği” 17/25 Aralık 2013 tarihinde somut
kanıtları ortalığa saçılan dünya tarihinin en büyük rüşvet, yolsuzluk ve
hırsızlık cürümlerini bile adeta bir dini gereklilikmiş ve dinen meşruymuş gibi
sunabiliyor. Çaldıkları kamu kaynaklarıyla, aldıkları rüşvet ve komisyonlarla,
bulaştıkları yolsuzluklara elde ettikleri gayr-i meşru kaynaklarla güya “İslam
davası” güdüyorlarmış. Oysa kamu kaynaklarından çalınarak oluşturulan illegal paralarla
her gün onlarca yalan ve iftirasına tanık olduğumuz devasa medyalar
yönetiliyor, ulusal ve uluslararası hukuk açısından konusu suç teşkil eden
radikal terör örgütleri ve cihadist gruplar finanse ediliyor,
silahlandırılıyor. Bu illegal kaynaklar gayr-i meşru yöntemlerle kullanılarak
Türkiye’de toplum mühendisliği yapmanın yanı sıra Suriye’nin, Mısır’ın, Libya’nın
ve benzeri ülkelerin iç işlerine yön verilmeye çalışılıyor.
“Duygusal vampirlik”
konusunda sınır tanımayan AKP zihniyeti uluslararası sorunları da siyasi
amaçları doğrultusunda işine geldiği oranda vıcık vıcık istismar etmekten
çekinmiyor. Türkiye’de polis tarafından öldürülmüş bir çocuğun acılı annesini
seçim meydanlarında toplanan on binlerce insana yuhalatmaktan çekinmeyen bu utanılası
zihniyet, Mısır’da katledilmiş 19 yaşındaki Esma’nın arkasından
televizyonlarda, manşetlerde, meydanlarda sahte gözyaşları dökebiliyor. Mısır’daki
darbe mağdurlarıyla dayanışma adı altında oradaki mağduriyeti kendi mağduriyeti
gibi istismar ederek aylarca mitinglerde rabia işareti yapabiliyor. Suudi
Arabistanlı karanlık finansörlerinden gelen talimat üzerine ise bir daha ne
Mısır’ı ne Esma’yı ne de rabiayı hatırlama ihtiyacı duymuyor.
“Büyük güç” olma
ihtirasıyla Suriye’de yıllarca kankalık yaptıkları Esed rejimini yıkmaya karar
veren bu zihniyet son 4 yıldır “duygusal vampirlik” stokuna Suriyelileri de
eklemiş oldu. Bu istismarcı ve ikiyüzlü zihniyet, bir taraftan Esed rejimine
karşı Suriyeli muhalifleri eğitip, silahlandırırken diğer yandan Esed rejimin
en büyük destekçisi konumundaki İran’ın uluslararası yaptırımlar sırasındaki en
büyük destekçisi olmaktan çekinmiyor. Azgın ihtirasları yüzünden yüz binlercesinin
ölümünde, yüz binlercesinin sakat kalmasında, milyonlarcasının evsiz-barksız
mülteci durumuna düşmesinde rolü olan AKP zihniyeti, Suriyeli mülteciler
konusunda ulusal bazda istismarın zirvesine çıktıktan sonra şimdi de bu konunun
uluslararası istismarının kapısını aralamış bulunuyor.
İzlediği muhteris, müdahaleci
ve anti-demokratik politikalar yüzünden her geçen gün dünyada daha da yalnızlaşarak
izole olan AKP zihniyeti, bu sıkışmışlığını aşmak için Suriyeli mültecileri bile
bir istismar aracı olarak kullanmaktan hiç utanmıyor, çekinmiyor. 2011 yazından
itibaren uluslararası toplumun mültecilere destek tekliflerini hep reddeden AKP
zihniyeti, bir taraftan “açık kapı” politikası izleyerek ne kadar Suriyeli
gelirse gelsin bakacağını deklare ederken, diğer yandan uluslararası gözlerden
azade bir şekilde bu gelenlerden bir kısmını eğitip, silahlandırıp Esed
rejimine karşı kullanmanın konforunu yaşıyordu.
Despotik tek-adam rejimi
kurma hevesine kapılıp, uluslararası toplumdan tecrit edilerek marjinalleşmeye başlayınca
düne kadar Suriye sınırında mültecilere yönelik “açık kapı” politikası izleyen
AKP zihniyeti, Batı sınırlarında ve Ege kıyılarında bu sefer “açık pencere”
politikası izleyerek on binlerce Suriyeli mülteciyi Avrupa ülkelerine doğru
yönlendirmeye başladı. Bu konuda haklarını yememek ve Avrupalı liderleri istedikleri
kıvama getirmeyi başardıklarını kabul etmek gerekiyor. Angela Merkel’in hafta sonu
gerçekleştirdiği İstanbul ziyareti her ne kadar Merkel için bir utanç kaynağı
olarak anılacak olsa da, bunu görülmedik ölçüde şantajcı ve “duygusal vampirlik”te
zirve olan AKP zihniyetinin etik dışı bir başarısı olarak değerlendirmek lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder