Bugün, sürekli asker ve
polislerimiz şehit oluyorsa bunun sebepleri var…
Bugün, başta asker/polis
aileleri olmak üzere bütün aileler çocukları ve yakınlarıyla ilgili her an kötü
bir haberin ulaşacağından çok ciddi endişe ediyorlarsa bunun sebepleri var…
Bugün, ülkenin hiçbir
köşesinde hiç huzur kalmamışsa bunun sebepleri var…
Bugün, toplum parça parça
bölünüp kutuplaştırılmışsa ve her bir parçası ötekine düşmanlaştırılmışsa bunun
sebepleri var…
Bugün, ülkenin dört bir
yanında yaşayan her etnik ve inançtan vatandaşlarımız birbirine şüpheyle
bakıyorsa bunun sebepleri var.
Bugün, 78 milyonluk
koskoca bir milletin her ferdi büyük bir korku içerisinde her an başına kötü bir
şeyler gelebileceğinden endişe duyuyorsa bunun sebepleri var.
Bugün, sıradan insanların
başına endişe ettikleri kötü şeylerden pek çoğu, hiç beklemedikleri bir anda ve
tam da endişe ettikleri gibi, geliyorsa bunun sebepleri var…
Bugün eli kanlı terör
örgütü PKK, tarihinde hiç olmadığı kadar güçlenmişse bunun sebepleri var…
Bugün Türkiye’de başta
PKK ve IŞİD olmak üzere tüm terör örgütleri için çok uygun bir iklim oluşmuşsa bunun
sebepleri var...
Bugün, Türkiye dünyadan tamamen
kopmuş, yapayalnız kalmış ve sıradan bir despotluk gibi iyice içine kapanmışsa bunun
sebepleri var…
Bugün, Türkiye itibarını
ve imajını tüm dünyada tamamen sıfırlamışsa bunun sebepleri var…
Bugün, ekonomi berbat
gidiyorsa, enflasyon artıyor, işsizlik düşmüyorsa, üretim ve ihracat düşüyorsa,
borçlar ve cari açık artıyorsa, yabancı yatırımcılar gelmiyor ya da gelmiş olanlar
apar topar ayrılıyorsa, ülkeyi ziyaret eden turistler azalıyorsa bunun
sebepleri var…
Bugün, 2008’de 1,16 olan TL’nin
Dolar karşısındaki değeri 3,1 TL civarına gelmişse bunun sebepleri var…
Bugün, madenlerde
yüzlerce madenci, işyerlerinde binlerce işçi ölüyorsa bunun sebepleri var.
Bugün kendi kendisini
şişiren bir rant ekonomisinin azman dişlilerine dönüşen inşaat sektörünün
elinde şehirlerimiz ve çevre geri döndürülemez şekilde tahrip ediliyorsa bunun
sebepleri var…
Bugün, zaten hep güdük bırakılmış
demokrasimiz iyice can çekişiyorsa bunun sebepleri var…
Bugün, zaten bir toplumsal
sözleşme olamamış yarım yamalak Anayasamız bile sadece kağıt üzerinde kalmışsa
bunun sebepleri var…
Bugün, zulüm ve despotluk
zirve yapmışsa, hukuk ve ahlak ayaklar altına alınmışsa bunun sebepleri var…
Bugün, demokrasilerin
olmazsa olmazı kontrol ve denge mekanizmasının saç ayaklarını oluşturan güçler
ayrılığı sistemi tamamen yok olmuşsa bunun sebepleri var…
Bugün, yargı suça batmış azgın
bir muktedir güruhun elinde acuze bir şaklabana dönüşmüşse bunun sebepleri var…
Bugün, bir siyaset
mafyası tarafından halkın iradesi gasp edilerek yok sayılmışsa bunun sebepleri
var…
Bugün, Meclis tamamen
atıl bırakılmışsa, yasama ve denetim görevlerini yerine getiremez hale getirilmişse
bunun sebepleri var…
Bugün, başta basın ve
ifade özgürlüğü olmak üzere tüm temel insan hak ve özgürlükleri bu ülkede tek
tek son nefesini vermek ve en temel özgürlükleri ellerinden alınan insanlar
boğulmak üzereyse bunun sebepleri var…
Bugün, Türkiye’de en
temel insan hakkı olan yaşama hakkının bile hiçbir güvencesi kalmamışsa bunun sebepleri
var…
Bugün, eğitim sistemi tamamen
çökmüş, hem ahlaki hem de akademik olarak işlevini tamamen yitirmişse bunun
sebepleri var…
Bugün, insanlar geleceğe
olan son umut kırıntılarını da büyük ölçüde yitirmişse bunun sebepleri var..
Bugün, sadece bu yazıdan
dolayı bile başıma nelerin gelebileceğinden emin olamıyorsam bunun sebepleri
var…
Evet, bunların hepsinin
sebepleri var… Ve sandığınızın aksine bu sorunlara yol açan sebepler aslında hiç
de fazla değil… Elbette ki, bütün bu sorunların sebebini tespit ve teşhis etmek
çözümün ve tedavinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Ancak sorunlara kaynaklık
eden sebep veya sebepler, bir taraftan orada dimdik duruyorken ve sebep
oldukları eski sorunları her geçen gün daha da derinleştirip pekiştiriyorken, diğer
taraftan da sürekli yeni sorunlara yol açıyorsa çareyi doğru yerde aramak
lazım. Sorunların bu kaynağını doğru tespit etmek ve çok münbit bir sorun
kaynağı olmaktan acilen çıkarmak lazım… Sivrisineklerle mücadeleyi bırakmadan
asıl bataklığı kurutmak lazım.
Yukarıda çok az bir
kısmını saymaya çalıştığım sorunların baş sorumlusu ve kaynağı bana göre Recep
Tayyip Erdoğan’dır. Tabii, bu eşsiz sorun üretme maharetini göstermesinde sıkı
sıkıya vesayeti altında tuttuğu siyasetteki, bürokrasideki, iş dünyasındaki ve
medyadaki azgın bir azınlığın katkılarını da unutmamak gerekir. Erdoğan ve
çevresindeki bu azgın azınlığın ihtirasları yüzünden Türkiye maalesef her geçen
gün daha da yaşanmaz bir hale geliyor.
Öte yandan, sanırım kaynağına
dokunulmadan sorunlara çözümler bulmaya çalışmak büyük bir aptallık olur. Büyük
bir basiretsizlik ve körlükle sorunlara kaynaklık edene çözüm için umut
bağlamak ise çok daha büyük bir aptallık olacaktır. Neticede Einstein’ın dediği
gibi “aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç
almayı ummaktır.” Maalesef, bu durum bu ülkede son yıllarda sıklıkla görülür
oldu. Çünkü halkın önemli bir kısmı ya çözümü tekrar be tekrar sorunun kaynağından
ve sebeplerinden bekliyor ya da sorunlara yol açan sebepleri ortadan
kaldırmadan bir çözüm olabileceğini umuyor.
Oysa,
yapılması gereken son derece net ve açık. Bütün bu sorunlara yol açan,
işlemedik anayasal suç bırakmayan Erdoğan ve vesayeti altındaki hükümetten bir
an önce kurtulmak gerekiyor. Belgeleri, kanıtları ortalığa saçılmış yolsuzluk
iddiaları, terör örgütleriyle netameli ilişkileri bir yana, bu ülkede yaşanan vahim
sorunların her biri aslında sorumluluk ve izzet sahibi olanlar için istifaya
yeter.
İstifa talep ediyoruz ama
maalesef Erdoğan ve taifesinden böyle bir sorumluluk ve izzetli duruş
göstermelerini bekleyemiyoruz. Bu yüzden bu sorunların müsebbiplerini demokratik
yollardan alaşağı etmekten başka geriye meşru bir çare kalmıyor. Bu sorunlardan
kurtulmak ve sorunlara kaynaklık edenlerle hukuk önünde hesaplaşmak için 1
Kasım’da halkın önünde büyük bir fırsat bulunuyor. Tabii 1 Kasım’da seçim
olabilirse. Ya nasip!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder