Hey millet, aldattılar seni! “İleri demokrasi”, “Büyük Devlet”, Dünya Gücü”, “Sağlam İrade” gibi boş ve kof sloganlarla seni coştururken, en adisinden bir despotizmin yoluna ahlaksızca taş döşediler. Ne hukuk bıraktılar geriye, ne de özgürlük. Senin bugününe ve geleceğine ihanet ettiler…
Hey vatandaş, aldattılar
seni! “Yaratılanı sevdik Yaradan’dan ötürü” diyerek dini, milli, insani her
değeri istismar edip güç devşirdiler. Ve sonra senden artık bir vatandaş değil ihtiraslarına
kul olmuş ilkel bir Sultan’ın köleleri gibi hareket etmeni istediler!
Vatandaşlık haklarına ihanet ettiler…
Hey aziz şehit, aldattılar
seni! “Tek millet, tek devlet, tek din, tek dil” dediler! Senin sinendeki en
halis milli manevi hislerini istismar ettiler. Bununla yetinmediler! En
adisinden bir “tek adam rejimi” kurmak için senin kanını, canını feda ettiler.
Anneni, babanı, kardeşlerini, eşini, çocuklarını, yakınlarını ve milleti
tarifsiz acılara ittiler. Feda ettiğin canına ve kanına ihanet ettiler…
Hey Kürt vatandaş,
aldattılar seni! Terör örgütü PKK ile içeriğinin ve hedefinin ne olduğunu
Erdoğan ve bir avuç adamından başka kimsenin bilmediği “Çözüm Süreci” denen
çirkin bir pazarlık yürüttüler. Allah vergisi hak ve özgürlüklerini demokrasi
ve evrensel hukuk çerçevesinde anında sana iade etmek yerine, bu tabii
haklarını siyasi ikbal karşılığı terör örgütü PKK ile pazarlığa meze yaptılar.
Seni PKK’ya mahkum ederken, haklarından mahrum bırakmaya devam ettiler.
Umduklarını bulamayınca da kendi kurdukları çözüm masasına anında tekmeyi
atmaktan hiç çekinmediler. Bu ülkede birlikte özgürce, barış ve huzur dolu bir
gelecek umuduna ihanet ettiler...
Hey Alevi vatandaş,
aldattılar seni! Gerçek bir çoğulcu, katılımcı demokraside asla konu bile edilmeyecek
sorunlarını istismar ettiler. Tam 7 Alevi çalıştayı düzenledikten ve seni bu
ülkenin birinci sınıf vatandaşı hissettirmek için yapılması gerekenlerin tamamını
öğrendikten sonra yüzüstü bıraktılar. Kaderini birkaç dinbazın fetvasına terk ettiler.
Seni o yobazlığa feda ettiler. Yetmedi Gezi’de evlatlarını katledip, miting
meydanlarında ölmüş çocuğunu ve seni yuhalattılar… Samimiyetini ve iyi niyetini
sui istimal, birlikte yaşama umutlarına ihanet ettiler.
Hey demokrat, aldattılar
seni! Daha yolun başındayken “demokrasi bir tramvaydır, uygun istasyon gelince
inilir” dediklerini çok iyi biliyordun. “Artık gömlek değiştirdik” deyince insanların
değişme hakkına olan saygından dolayı buna inandın. Doğru yaptın ama nereden
bilecektin ki gömlek değiştiren yılanın içerisinden yine bir yılan çıkacak. Yeterince
güç devşirdiğine inandığında yılanlığının gereğini yapacak! İşte yaptı ve sana
ihanet etti.
Hey liberal, aldattılar
seni! Avrupa Birliği üyeliğinin gerektirdiği özgürlükçü norm ve standartlar
için gerekli demokratik reformları samimi sanmıştın! Ama sen de haklısın! AB
üyeliğini ve özgürlükleri dillerine pelesenk eden mürailerin nihai hedefinin
bir tek adam, tek parti diktatörlüğü olduğunu nereden bilecektin? AB üyelik
süreci ve özgürlüklerin onlar için zor zamanlarında kullanılıp, güçlenince çöpe
atılacak birer araç olduğunu düşünemezdin ki! Görüyorsun işte, sana ve hayallerine
de ihanet ettiler.
Hey sosyal demokrat,
aldattılar seni! “Fakir fukara, garip gureba” sözlerini dillerine pelesenk
ettiler, “kimsesizlerin kimsesi biziz” diyerek kalabalıkların gönlüne girdiler.
Çaldıklarından, çırptıklarından küçük bir parçayı yoksullara göstere göstere sadaka
gibi verdiler. Fakirlerin fakirliğini istismar ederken gelir dağılımını hiç
olmadığı kadar adaletsiz hale getirdiler. İktidarları döneminde en zengin yüzde
1’lik kesimin milli gelirdeki payını yüzde 39’dan yüzde 54’e yükselttiler. Bu
dönemde sadece kendilerini ve zaten zengin olan zenginleri daha da zenginleştirdiler.
Partinin ismindeki “adalet” kavramına ihanet ettikleri gibi “kalkınma”dan da sadece kendi zenginleşmelerini
anladılar! Asgari ücretliye açlığı kader ettiler. Sana ve yoksul emekçilere
ihanet ettiler.
Hey dindar vatandaş,
aldattılar seni! “Dindar nesil” diye propaganda yapıp kindar, küfürbaz,
ahlaksız bir yandaş gençlik oluşturdular. Söylemde dini duygularını sömürürken fiili
olarak dinin içini boşalttılar. Adeta yeni bir sekülerizm denemesine girişerek
din ile ahlak arasındaki bağı kopardılar. Hırsızlıklarına, yolsuzluklarına,
rüşvetlerine, haksızlıklarına, hukuksuzluklarına, despotluklarına ve
zulümlerine bile sözde dini gerekçeler uyduracak kadar adileştiler. Daha ne
olsun, ellerine Kur’an-ı Kerim alıp seçim meydanlarında sallayacak kadar bile pespayeleştiler.
Sana ve dinine ihanet ettiler.
Hey milliyetçi,
aldattılar seni! Siyasi ihtiraslarının gereğine göre kah senin duygularına
hitap ettiler, kah feci şekilde seni aşağıladılar. “Tek vatan, tek millet”
sloganları eşliğinde milleti parçaladılar, kutuplaştırdılar, birbirine düşman
ettiler. Milli birlik ve beraberliğimizi tarumar ettiler. Milleti millet
olmaktan çıkarıp adeta kuru kalabalığa dönüştürdüler. Nihayet ülkeyi fiilen bölünmenin
eşiğine getirdiler. Sana da vatana da ihanet ettiler.
Hey Rum vatandaş,
aldattılar seni! Demokratikleşme, reform, haklar ve özgürlüklerin en fazla gündemde
olduğu günlerde bile senin hak ve özgürlüklerin konusunda arpa boyu kadar olsun
bile yol kat etmediler. Üstelik “Heybeliada Ruhban Okulu’nu açmak 2 dakikalık
iş, ama…” diyerek en doğal hakkını bir başka ülke ile pazarlığa konu ettiler. Bu
ülkenin asli unsuru olduğunun kabulüne dair özenle oluşturup sömürdükleri
umutlarına apaçık ihanet ettiler.
Hey Ermeni vatandaş,
aldattılar seni! Arandan devşirdikleri yalakalığa müsait birkaç sözde aydını,
bir-iki sivil toplum önderini güce ve paraya boğdular. Maddi ve siyasi
menfaatler sağlayarak kendilerine medyun ettikleri “Afedersiniz, bu yandaş Ermeniler”
sayesinde toplumda ve dünyada sanki senin de çok mutlu edildiğine dair bir algı
oluşturdular. Biliyorsun algı oluşturma işinde çok iyiler. Oysa kuru laflar
ötesinde herhangi bir adım atmadılar. Senin bu ülkede mutlu ve huzurlu olma
umuduna bile ihanet ettiler.
Hey genç, aldattılar
seni! Seni ahlaklı, faziletli, medeni, demokrat, hoşgörülü, mütevazi,
farklılıklara saygılı güya dindar bir nesil yapacaklardı. Şu getirildiğin hale
bak! Acınacak haldesin. Görmüyor musun ahlaksız, terbiyesiz, küfürbaz, değer
tanımayan, kadir bilmeyen, küstah, kibirli, yoz, cahil, yobaz ve kindar bir nesile
dönüştürüldün. Bu millet senden ve seninle nasıl baş edeceğinden endişe duyar
hale geldi. Seni sen olmaktan çıkararak sana ve geleceğine ihanet ettiler.
Hey çocuk, aldattılar
seni! Güç sarhoşluğu ve doymak bilmez ihtiraslarıyla senin yaşayacağın çevreyi,
huzurlu toplumu, barış ortamını senden çaldılar. Senin beslenmene, giyimine,
eğitimine, sağlığına harcanacak kamu kaynaklarına göz diktiler, hayasızca iç
ettiler. Sana umutlu bakacağın bir gelecek bırakmadılar. İhanet ettiler sana ey
çocuk!
Hey gelecek nesil,
aldattılar seni! Sana çok kötü bir miras bıraktılar. Bu toplumsal, ahlaki ve
fiziki enkazın üstesinden nasıl geleceksin bilemiyorum. Bugün tüyü bitmemiş
yetimin hakkına göz dikenler, henüz doğmamış senin hakkına da ihanet ettiler.
Hey kadın, aldattılar
seni! Sana ne diyeyim ki? Şöyle bir çevrene bak ve gör; her gün ne kadar çok dövülüyorsun,
ne kadar çok sövülüyorsun, ne kadar çok taciz ediliyor ve ne kadar çok dayak
yiyorsun? Her gün kaç kişi öldürülüyorsun? Her gün ne kadar ayrımcılığa
uğruyor, hangi iş yerlerinden dışlanıyorsun? Görmüyor musun ekonomik olarak
daha da bağımlı hale getiriliyorsun. Ne yiyeceğinden, ne giyeceğine, ne zaman evlenip
kaç çocuk yapacağına karar verme, tercih yapma hakkını bile gün be yitiriyorsun.
Göz göre göre sen de ihanete uğruyorsun!
Hey gazeteci, aldattılar
seni! Demokrasi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, vatandaşın bilgi edinme
hakkı diye yola çıkanlar, bunları senin gözlerin önünde peyder pey yok ettiler.
Senden bazılarını oluşturdukları yandaş medyada ahlaksız tetikçilere dönüştürdüler.
Güçlendikçe tek farklı sese tahammül edemez hale geldiler. Baskı üzerine baskı
kurdular. Sansür koydular. Polis baskınları düzenlediler. Gazetene, televizyonuna
el koydular. Ekmeğine göz koyup, seni işten attırdılar. Proje mahkemelerde,
tetikçi hakimler ve savcılar eliyle seni süründürdüler. Hapse attırdılar. Muhalifsen
eğer nihayet seni ölümle tehdit eder hale bile geldiler. Yoldan çıkardıkları
meslektaşlarınla basın özgülüğüne ve meslek etiğine ihanet ettiler.
Hey Avrupa Birliği,
aldattılar seni! 2004’te durum ne kadar da farklıydı oysa. İslam’la
demokrasinin uyuşabileceğinin güzel bir modeli ortaya çıkıyor diye ne çok
destek olmuştun bu ülkeye. Demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler, hukukun
üstünlüğü, şeffaflık, hesap verebilirlik, sivilleşme vs… Ne çok umutluyduk ve
ne çok umutluydun! Ama sen de biliyorsun İslam’la demokrasi arasında herhangi bir
sorun yok! Ama demokrat rolü kesen bu sözde Müslümanların demokrasiyle meğer
çok ciddi sorunu varmış! Meğer bizim gibi seni de tam muktedir oluncaya kadar adice
kullanmışlar! Bizim gibi senin de iyi niyetine ihanet etmişler.
Hey NATO, aldattılar seni!
Hey gidinin Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü hey! Ne hallere düşürüldün. Biliyorsun
aslında bu siyasal İslamcılar, tıpkı AB’ye olduğu gibi sana da cibilli olarak düşmandı. Düşmanlıklarını sakladılar.
Takiye yaptılar. Senle güvenlik nikahı devam ederken, Şangay İşbirliği Örgütü
ile flört edecek ve hatta ona yalvaracak kadar iki yüzlü davrandılar. Sen Rus
yapımı Suriye füzelerine karşı Türkiye’yi korumak için Patriot bataryaları
göndermekle meşgulken, Çin’le seni aldatacak kadar ahitlerine ihanet ettiler.
Hey Ortadoğu, aldattılar
seni! Türkiye, Avrupa Birliği’ne doğru yol alırken, demokrasisi ve ekonomisi
doğru yönde ilerleyip gelişirken ne kadar da gıpta ile bakıyor, Türk
kardeşlerin için sen de ne çok seviniyordun! Ama gıptan da, sevincin de
kursağında kaldı işte. Azgın ihtiraslarının peşine düşen bu çakma demokratlar,
mürai Müslümanlar senin de huzurunu kaçırdı. Gücünü abarttı, içişlerine burnunu
sokacak kadar kendisini kaybetti. “Ortadoğu’nun sahibi biziz”, “Ortadoğu’da
düzen kurucu biziz” diyecek kadar küstahlaştı. Sonuç mu: Yanan yıkılan ülkeler,
kıyıya vuran Aylanlar ve utanç! Ortadoğu sana da bir daha asla unutamayacağın
kadar ihanet ettiler.
Hey Anayasa, aldattılar
seni! Sen ki bir toplumsal sözleşmesin. Düzen ve huzur ancak herkesin sana
uymakta mutabık olduğu kadar geçekleşir. Ama bakar mısın şu hale, artık ne sana
sadıklar, ne de sana saygı duyuyorlar. Sanki bir ihtilal olmuş da rejim
değişmiş gibi “Artık düzen fiilen değişmiştir” diyecek kadar kendilerini
kaybediyorlar. Sen orada duruyorken, kendi keyiflerince yazdıkları o gayri
meşru Kırmızı Kitap’a adeta tapınıyorlar. Seni MGK’da aldıkları kararlarla ve
Kırmızı Kitap’la aldatıyorlar. Sana ve üzerine ant içtikleri yeminlerine dahi
ihanet ediyorlar.
Hey AK Parti’li,
aldattılar seni! Oysa bu ülkede her şey ak, pür-ü pak olsun diye yola çıkmıştın
değil mi? Peşine düştüklerin güya 3Y ile, yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla
mücadele edecekti. Doğrusu bir süreliğine mücadele eder gibi göründüler de. Ama
güçlenen, güçlendikçe yozlaşan bu senin AK Parti’nin içinden AKP denen öyle bir
canavar çıkıverdi ki, tarihte görülmedik yolsuzlukların, yoksullukların ve
yasakların odağı haline geldi. Ne tuhaf ki sen hala saf saf, organize suçların ve
günahların adresi haline gelen bu canavarı peşine düştüğün o “AK” parti
sanıyorsun. Uyan artık! AKP denen bu canavar sana, değerlerine ve geleceğine ihanet
ediyor.
Hey sen, sen kendini de aldattın!
Bu yüzden sana da bir çift sözüm var ey despot! Herkesi belki aldattın, ama en
çok de kendine yazık ettin. Yahu görmüyor musun neydin, ne oldun? İnsanların sana
olan güvenine sadık kalmadın! Sana bağladıkları umutlarına saygı duymadın! Kendi
ellerine haysiyetini (integrity) beş paralık ettin. Ahde vefa göstermedin.
Herkese ama herkese, en çok da kendine ihanet ettin. Çok yazık ettin kendine çok!
-----------------------------------------------------------------------------------
(*) Ahde vefa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder