18 Ocak 2015 Pazar

Bir komplonun anatomisi

Komployu ilk olarak twitter fenomeni Fuat Avni (@fuatavnifuat) duyurmuştu. Sonra Zaman gazetesinin Cumartesi ve Pazar günkü nüshalarında belgeleriyle yer aldı. Tahminler doğruysa Pazartesi sabahı ya da takip eden günler içinde geniş çaplı operasyonlar yapılacak ve kamuda istihdam edilecek olanları seçmek üzere 2010 yılında düzenlenen bir sınavın (KPSS) sorularının çalındığı ve haksız başarı elde edildiği iddiasıyla yüzlerce insan gözaltına alınıp tutuklanacak. Tabii artık kolayca tahmin edebileceğiniz gibi bu gözaltılar ve belki tutuklamalar büyük ölçüde Hizmet Hareketi’ne yakın isimlerden oluşacak.
Hizmet Hareketi’ni hedef alan bugüne kadar ki diğer tüm komplolar gibi lime lime dökülen bu son komplonun ayrıntılarını Today’s Zaman’ın kapsamlı haberinde okuyabilirsiniz. Ben burada teknik detayları üzerinde fazla durmayacağım. Ama bu yazıdaki niyetim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sevk ve idaresi altında olduğuna dair ciddi karinelerin olduğu bir karanlık kliğin KPSS komplosunu neden tezgahlandığına dair birkaç kelam etmek olacak.
Malumunuz olduğu üzere 17/25 Aralık 2013 tarihinde yapılan operasyonlarla ortalığa saçılan belge ve bilgilerle Erdoğan’ın siyasi ve ailevi yakın çevresinin nasıl bir yolsuzluk ve hırsızlık ilişkisi içerisinde olduğu ortaya çıkmıştı. İşte bu 17/25 Aralık skandalının patlak vermesinden bu yana, Hizmet Hareketi Erdoğan ve kliğinin hedefinde. İlişkilendirildiği vahim yolsuzluk skandalının mümkünse üstünü örtmek ve dikkatleri bir başka yöne çevirmek için Erdoğan ve çevresinin bir düşmana ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı karşılamak için derhal “Paralel Devlet/Yapı” yalanını uydurdular ve bu paralel devletin Hizmet Hareketi olduğu iftirasını ortaya attılar. Tamamen kontrollerindeki onlarca gazete ve televizyonda sürekli köpürttükleri bu iddiaya göre, güya Hizmet Hareketi’nin polis ve yargıdaki sempatizanları 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla Erdoğan Hükümeti’ne darbe yapmayı ve hükümeti yıkmayı amaçlamıştı.
Erdoğan ve kontrolündeki AKP hükümeti o tarihten itibaren hak, hukuk ve en temel ahlak ilkelerini hiçe sayarak ürettiği iftira ve yalanlarla Hizmet Hareketi’ni hedef aldı. Tam 13 aydır Hizmet Hareketi’ne durmaksızın casus, vatan haini, haşhaşi, hırsız, terör örgütü, komplocu denildi. Bu vahim ve vahim olduğu kadar da ahlaksız iddia ve iftiraları kanıtlayacak herhangi bir somut bilgi ya da belge ise bugüne kadar ortaya konulamadı. Elbette ki bu kadar vahim iddia ve iftiralar havada kalamazdı. Bu yüzden belirli bir aşamadan sonra düzmece senaryolarla Hizmet Hareketi’nden diye iddia ettikleri bürokratlar, polisler ve daha sonra gazetecilere yönelik algı operasyonlarına girişildi. Amaç, Hizmet Hareketi’ni halkın nazarında itibarsızlaştırmak ve buna bağlı olarak toplumun her alanındaki faaliyetlerinin kökünü kazımaktı. 22 Temmuz 2013 ve sonrasındaki, 14 Aralık 2014 ve sonrasındaki ve bugünden sonraki tüm çabaları da aslında aynı amacı güttü/güdüyor. Gerçekte herhangi bir yasadışı ya da suç niteliğindeki faaliyetini tespit edemedikleri Hizmet Hareketi’ni kamuoyu algısını maniple etmeyi amaçlayan komplolarla yıpratmak istiyorlar.
Dolayısıyla, KPSS’de soru hırsızlığı yapıldığına dair gündeme getirilecek olan komplonun ana hedeflerinden biri son 14 aydır yapılmaya çalışılanlardan farklı değil. Ama unuttukları bir şey, daha doğrusu bir soru var. Ana faaliyet alanı eğitim olan ve bu konudaki tesadüfi olmayan istikrarlı başarılarıyla yurtiçi ve yurtdışında herkesin dikkatini çeken Hizmet Hareketi, herhangi bir objektif kamu sınavında neden hile yapmaya, soruları çalmaya ihtiyaç duysun? Hizmet’in okullarının kendi başarı grafiği, bu kurumların başarılı eğitim süreçlerinden geçmiş olan öğrencilerin her türlü objektif sınavdan başarıyla çıkmasını zaten fazlasıyla garantiliyor. Burada sadece KPSS ve benzeri sınavlardan değil, her tür objektif merkezi sınavda olduğu gibi gerek ulusal, gerekse uluslararası bilimsel ve akademik yarışmalarda bu başarısını tekrarlayan eğitim faaliyetlerinden bahsediyoruz. Hizmet Hareketi’ne yakın eğitim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yaptığı merkezi TEOG sınavlarında Türkiye ortalamasının çok çok ilerisindeki başarı grafiği de bu durumu bir kez daha teyit ediyor.
Aslında Erdoğan ve AKP hükümeti için sorun zaten tam da burada başlıyor. Tıpkı diğer alanlarda Hizmet Hareketi’ne attıkları iftira ve suçlamaları kanıtlamakta aciz kaldıkları gibi, bu komploda da somut sonuçlar çıkaramayacaklarını en iyi kendileri biliyor. Ama bu hükümet ve Erdoğan’ı komplodan vazgeçirmeye yetmiyor. Hizmet Hareketi’nin eğitim faaliyetleri üzerinde şaibeye yol açarak kamuoyunda bir algı oluşturmayı ve somut delillerle başaramadığı yıpratmayı algı operasyonlarıyla gerçekleştirmeyi amaçlıyorlar. Onlarca yıldır en iddialı olduğu eğitim alanında yıpratabilirlerse Hizmet Hareketi’ne dair şeytani amaçlarına daha da yaklaşabileceklerini hesaplıyorlar.
Bu komplodaki tek amaçları tabii ki sadece kamuoyunda Hizmet Hareketi’ne dair olumsuz bir algı oluşturmak değil. Tam tersine bir taşla çok kuş vurma peşindeler. KPSS sınavlarının çalındığı iddia ve iftirası üzerinden, objektif merkezi sınavlar üzerinde de ciddi bir şaibe oluşturmayı amaçlıyorlar. Böylelikle bugüne kadar partizan kadrolaşma önünde büyük bir engel olarak gördükleri kamu sınavlarını ortadan kaldırıp, kamu kadrolarını mülakat gibi sübjektif kriterlerle partizanlarına açmak istiyorlar. Özellikle son aylarda CHP’nin listeler halinde kamuoyuna açıkladığı AKP’li bakan ve vekillerin yüzlerce akrabasının nasıl usulsüz ve sınavsız bir şekilde kamu pozisyonlarına yerleştirildiğinin ortaya çıkmasından sonra, belli ki bu konudaki niyetleri daha bir netlik kazanmış durumda. Yani AKP’nin kamu sektöründeki kul hakkını hiçe sayan ayrımcı ve nepotik uygulamaları kuraldışı olmaktan çıkarılıp sistematik hale sokulmak isteniyor. Bunun önündeki en büyük engel olarak ise başarıyı objektif bir yöntemle ölçen KPSS ve benzeri merkezi kamu sınavlarını görüyorlar.
Yani önümüzdeki günlerde, Erdoğan’ın kontörlündeki güçlü medya ağı üzerinden halkın gündemini oluşturacak olan KPSS sınav hırsızlığına dair iddia ve iftiralarla hem Hizmet Hareketi yıpratılmak, hem de kamudaki partizan kadrolaşmanın önündeki son engel olan KPSS benzeri sınavlardan kurtulmak isteniyor. Onun için de 5 yıl önce yapılmış ve üzerinde şaibeler oluştuğu için büyük ölçüde iptal edilmiş bir KPSS sınavı üzerinden Hizmet Hareketi’ne yakın bir sivil toplum örgütünü de içine alacak şekilde bir komployla, bir kumpasla yol alınmak isteniyor. Ama herkes şundan emin olsun ki, bugüne kadar yüzlerce iftira ve yalana rağmen Hizmet Hareketi’nin usulsüzlük, yolsuzluk ya da suç teşkil eden tek bir eylemini kanıtlarıyla ortaya koymakta aciz kalan Erdoğan ve çevresindeki suç şebekesi bu komplo girişimlerinde de mutlaka başarısız olacaklardır.
Aradan 5 yıl geçtikten sonra yeniden başlatılacak soruşturmanın, o tarihte hakkında soruşturma açılan ve yeterli delil bulunmadığı için kapatılan 2010 yılı KPSS sınavında sorulan 120 sorudan 100’den fazlasına doğru cevap veren 3227 kişiyi hedef alacağı iddia ediliyor. Ama ne hikmetse bu kurmaca soruşturmanın Hizmet Hareketi ile ilişkilendirilmesini sağlayan tek sözde delili, Hizmet Hareketi’ne yakın bir dernekteki bir bilgisayara sınavdan önce kaydedildiği iddia edilen ve çalınan soruları muhteva ettiği söylenen “3227.pdf” isimli bir dosya oluşturuyor. Bu garabetin teknik ayrıntılarına girmeyeceğim, ilgili haberlerde okuyabilirsiniz. Ama henüz yapılmamış bir sınavda kaç kişinin 100’den fazla soruyu doğru cevaplayacağını önceden bilerek soruların bulunduğu dosyaya o ismin verilmiş olabileceğine aklı başında kimleri inandırabileceklerini gerçekten merak ediyorum.
Sıklıkla karşı karşıya olduğumuz benzerlerine artık alışmak zorunda kaldığımız bu komployu planlayanlar da diğerleri gibi ileride kendilerinin mutlaka yargılanmalarına delil oluşturacak pek çok aptalca hata yapmışlar. Şu kadarını söyleyeyim, önümüzdeki günlerde gündeme büyük ihtimalle damgasını vuracak KPSS komplosunun anatomisi aynı zamanda Erdoğan’ın talimatlarıyla hareket ettiği iddia edilen komplocu çetenin zeka ve kapasitesinin anatomisi niteliğinde de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder