18 Aralık 2014 Perşembe

Erdoğan diktatörlüğünde gazetecilik artık suç



14 Aralık 2014 günü Türkiye’de bugüne kadar görülmedik bir şey yaşandı ve Türkiye’nin en çok satan gazetesi Zaman binası polis tarafından basılarak Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı gözaltına alındı. Aynı gün Türkiye’nin önde gelen televizyon ve radyo yayıncısı Samanyolu Medya Grubu’nun Genel Müdürü Hidayet Karaca da gözaltına alındı. “Devletin egemenliğini ele geçirmek” ithamıyla yapılan ve tüm dünyada şok etkisi yaratan bu göz altıların hangi gerekçelere dayandığı ise en merak edilen konuydu.
Bu gerekçelerin ne olduğunu öğrenmek için Dumanlı ve Karaca ile birlikte avukatları ve kamuoyu tam dört gün beklemek zorunda kaldı. Dört günün sonuna yaklaşılıncaya kadar tek soru sorulmadığı halde hürriyetleri tahdit edilerek psikolojik işkencelere maruz kalan Dumanlı ve Karaca’ya nihayet yöneltilen sorular ise Yeni Türkiye diktatörlüğünün şefi Erdoğan’ın demokrasi ve hukuku adım adım yok ederek kurduğu yeni düzende sıradan bir gazetecilik faaliyetinin bile artık darbecilikle itham edilecek bir suç olarak görüldüğünü gözler önüne serdi.  
Tıpkı Hürriyet, Sabah, Vatan ve benzeri gazetelerde, CNN Türk, Habertürk gibi televizyonlarda yapıldığı gibi Zaman gazetesinin bir terör örgütüne yönelik yapılan operasyona dair yayınladığı 1 haber ve 2 köşe yazısından dolayı Türkiye’nin en etkin gazetesinin genel yayın yönetmeni anayasal düzene karşı suç işlemekle itham edildi. “Taşhiyeciler” denen grubun ne olduğu, MİT’in ihbarı, halen AKP’de milletvekili olan dönemin Emniyet Genel Müdürü’nün talimatı, daha sonra içişleri bakanlığı da yapacak olan ve halen AKP milletvekili olan dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in kontrolünde gerçekleştirilen polis operasyonuna dair ayrıntılı haberleri okumuş olmalısınız. Konunun ayrıntılarına girmeyeceğim, ama Türkiye’nin bir polis operasyonu konusunda haber ve yorum yayınlandığı için bir gazetenin yöneticisinin darbe yapmakla suçlandığı bir ülke haline gelmiş olması gerçekten ürkütücü.
Ürkütücü çünkü Erdoğan diktasına hizmeti belli ki şeref bilen savcı Fuzuli Aydoğdu’nun  hiç çekinmeden şu soruları Ekrem Dumanlı’ya nasıl sorabildiğini anlamakta inanın güçlük çekiyorum. Sorulardan biri aynen şöyle: “Genel Yayın Müdürlüğünü yaptığınız Zaman gazetesinin 08-09-10-11-14 Ekim 2013 tarihli yayımlarında ve 25 Kasım 2013 tarihli yayımında dershaneler konusunun sürekli sistematik bir şekilde işlendiği ve haberlerinin yapıldığı tespit edilmiştir. Dershaneler konusunun sürekli gazetede işlenmesinin amacı nedir?”
Basın özgürlüğüne açık bir saldırı niteliğindeki bu soruya verilecek en güzel cevap elbette ki “Sana ne, seni ne ilgilendirir”dir. Ama Ekrem Dumanlı, medeni edepten binasip ve basın özgürlüğüne açık müdahale niteliğindeki bu soruya cevap olarak nezaketini bozmaksızın uzun uzun açıklamalar yapmış.
Savcı tatmin olmamış olmalı ya da talimatla hareket ediyor olmalı ki aynı soruyu bu sefer başka bir kalıpla yeniden sormuş: “25/11/2013 tarihli Zaman gazetesinde Başbakana Açık Mektup konulu haberin yapıldığı ve sizin de Dershane konusu ile ilgili daha önceki Başbakan şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığınız mektubun olduğu tespit edilmiştir. Herhangi bir dershane ile yasal bağınız var mı? Açıklayınız. Dershane konusunun Genel Yayın Müdürlüğünü yaptığınız gazetede sürekli gündeme getirilmesinin sebebi nedir?
Ekrem Dumanlı’nın köşe yazısını mektup gibi değerlendirerek formülize edilen bu saçma sapan ve basın özgürlüğüne yine çok açık müdahale anlamına gelen soruya  verilecek en güzel cevap da “Sana ne, seni ne ilgilendirir!”dir. Ama Ekrem Dumanlı yine nezaketini bozmaksızın önceki soruya verdiği cevaba atıfla cevabını vermiş.
Ya peki şu soruya ne dersiniz? “Daha önce Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapan Hüseyin Gülerce, Zaman gazetesi köşe yazarı olan Ahmet Şahin ve Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültaş adlı kişilerle tanışıklığınız var mı? Hüseyin Gülerce adlı kişinin köşe yazılarını ve demeçlerini takip eder misiniz? Ahmet Şahin adlı kişinin köşe yazılarını ve demeçlerini takip eder misiniz? Nuh Gönültaş adlı kişinin köşe yazılarını ve canlı yayın konuşmalarını takip eder misiniz?”
Bir başka soru: 22/07/2014 tarihinde 2014/41637 sayılı soruşturma kapsamında gözaltına alınarak tutuklanan eski Emniyet mensubu Ömer Köse, Yurt Atayün ve bu kişilerle beraber gözaltına alınan birçoğu emniyet mensubu olan kişilerin haberlerinin Genel Yayın Müdürlüğünü yaptığınız Zaman gazetesinde günlerce yayımlanmasının sebebi nedir? Gözaltına alınan ve tutuklanan bu kişilerle herhangi bir akrabalık bağınız var mı? Bu kişilerin haberlerinin diğer basın kuruluşlarına göre daha uzun süre ve adil yargılamayı etkileyecek şekilde çarpıtarak (“Çarpıtma” ve “adil yargılamayı etkileme” ithamlarını Dumanlı güçlü ifadelerle reddediyor. – B.K.) yayınlanmasının sebebi nedir?”
Bir gazete genel yayın yönetmenine kurgulanmış savcılar tarafından böyle bir sorunun sorulabildiği rejime demokrasi ya da hukuk devleti demenin artık imkanı kalmamıştır.
Ayrıca Dumanlı ve Karaca’nın avukatlarına suçlamalarla ilgili bilgi verilmeyip savunma hakkı ihlal edilerek, savcılık soruşturması Terörle Mücadele Şubesi’nde silahların gölgesinde yapılarak adil yargılamaya gölge düşürülmüş ve insan hakları ile temel hukuk ilkeleri ihlal edilmiştir. Ama olsun! Bundan böyle sanırım Erdoğan’ın dikta yargısı için önemli olan sonuca ulaşmak.
Erdoğan 15/12/2014’te yaptığı bir konuşmada hiç çekinmeden şu ifadeleri kullanıyor: “…Olay bir basın özgürlüğü meselesi değil, şikayet üzerine açılmış bir sürecin bedelini ödüyorlar ve bedelini ödeyecekler…” Yine aynı gün bir başka konuşmasında “Ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlar gereken cevabı alacaklardır” diyor ve henüz soruşturmanın ilk aşamasında olan bir sürece dair peşinen bir kararın verildiğini ve yargı mercilerinin buna alet edildiğini adeta ikrar ediyor.
Şimdi sormak lazım hak, hukuk, ahlak tanımayan Erdoğan’a “siz cumhurbaşkanı mısınız, yoksa savcı ya da hakim misiniz?” Siz kimsiniz ki henüz haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan masum insanlara yönelik hüküm içeren suçlamalarda bulunmaktan çekinmiyorsunuz!
Hayır, hayır… Siz ne bir savcı ne de bir hakimsiniz. Siz olsa olsa su katılmamış bir diktatörsünüz! Ve sizin için hukuki süreçlere, şekli prosedürlere ihtiyaç yok! Madem ki su katılmamış bir diktatörsünüz, kimseyi aldatmayın! Diktatörlüğünüzün hakkını verin ve tadını çıkarın! Kamuoyunu kurmaca mahkemeler, hukuksuz yasal düzenlemelerle oyalamayın! Mesela toplayın hepimizi kurşuna dizdirin!..  Olmadı gaz odaları kurun, toptan yok edin?
Sizin gibi diktatörlere bakın bu çok yakışır! Nasıl olsa bu zulmünüzü de alkışlayacak midesinden kendinize bağladığınız yüzlerce satılık aydının desteğini de bulursunuz! Çekinmeyin, korkmayın, yapın… Diktatörsünüz, hakkını verin! Mentorünüz Hitler’den hiç mi bir şey öğrenmediniz! Hadi yapın!...


   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder