Türkiye’de neler olup bittiğini, ülkenin demokrasi ve özgürlükler açısından nereye gittiğini anlamak için öyle uzun uzadıya gözlemlere, derinlikli ve sofistike analizler okumaya artık pek ihtiyaç yok. Hayalindeki tek adam rejimini kurmaya doğru koşar adım ilerleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, çok açık bir anayasal suç işleyerek, Meclis’e “o yasa paketi ya çıkacak, ya çıkacak!” emrini vermesi sonrası yaşananlara şöyle bir göz ucuyla bakmak bile bu konuda yeterince aydınlatıcı olacaktır.
Türkiye’yi, çöküşteki hukuk
devletinin ve demokrasinin tamamen tahribi açısından, geri dönülemez bir
noktaya taşıyacak 132 maddelik tartışmalı İç Güvenlik Paketi’nin nasıl bir
motivasyon ve hangi anti-demokratik yöntemlerle Meclis’ten geçirilmeye
çalışıldığı herkesin malumu. Erdoğan’ın “ya çıkacak, ya çıkacak” emrini yerine
getirmek konusunda olağanüstü gayret sarf eden AKP’nin Meclis’teki çoğunluğu,
bu uğurda Meclis’te kan dökmeyi bile göze almış durumda. Gecesini gündüzüne
katan AKP grubu, gerekiyorsa muhalefete tekme-tokat atarak, kafalarına tokmak
sallayarak İç Güvenlik Paketi’nin şimdilik kritik 26 maddesini geçirmeyi başardı
bile.
Ülkeye çöreklenen fiili Erdoğan
diktasını resmen kurumsallaştıracak olan paketin yasa maddeleri görüşülürken
AKP’nin takındığı ceberrut tavrın da paketin despotik ruhuna oldukça uygun düştüğünü
samimiyetle teslim etmeliyiz. Yargıyı ve hukuku devre dışı bırakarak ülkeyi
sürekli bir olağanüstü hal ya da sıkıyönetim koşullarında tutmayı amaçlayan İç
Güvenlik Paketi’ni bir an önce yasalaştırmaya çalışan iktidar partisi, en temel
insani hasletlerle, nezaket ve ahlak kurallarıyla, siyasi etik ve demokratik
kültürle bağdaşmayacak hilelere ve ayak oyunlarına bile tenezzül edebiliyor. AKP
grubu, içlerinden çıkardıkları Meclis yönetiminden de aldıkları destekle, muhalefeti
susturma ve vatandaşların bilgi alma hakkını olabildiğince kısıtlama konusunda
yoğun bir çaba gösteriyor.
İlk iki iktidar döneminde
sürekli olarak vatandaşı merkeze alan ve onların hak ve özgürlüklerini
genişleten demokratikleşme paketleri ile gündeme gelen AKP, maalesef artık
sadece devleti merkeze alan, özgürlükleri kısıtlayıcı, hukuku askıya alıcı ve
temel hakları budayıcı güvenlik paketleriyle gündeme gelebiliyor. Demokrasi ve
hukuk devletinden uzaklaştıkça medeni dünyada da yalnızlaşan AKP, bir taraftan
da bu gidişatın tam tersi bir söylemle, Kürt sorununu çözeceği vaat ve
iddiasına sarılıyor.
Hemen aşağıda, paketteki
yasa teklifleri Meclis’te yasalaştığında ne tür sonuçlarla karşılaşacağımıza
dair bazı örnekler paylaşacağım. Bu örnekler ışığında, hukuk dışı ve anti-demokratik
diktatörlük yasalarını çıkarmak için geçmişteki tüm demokrat olma iddialarından
vazgeçmeyi göze alan bir iktidar partisinin herhangi bir sosyal grubun siyasal özgürlük
ve sosyo-kültürel haklarına dair yapıcı ve inandırıcı bir hamlede bulunup
bulunamayacağına buyurun siz karar verin.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa; toplantı ve
gösteri yürüyüşlerine katılmak katalog suç kapsamına girecek ve bu durumda arzu
edilen bütün vatandaşlar kolayca tutuklanabilecek.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
vatandaşlar yüzlerini kısmen kapatarak bile toplantı ve gösterilere katılırsa 5
yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaklar. Bu durumda kara çarşaflı ve peçeli
dindar kadınların Allah yardımcısı olsun!
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa; yerel mülki amirler, kaymakamlar ve valiler
toplumsal olaylar sırasında belediyelerin araç ve gereçlerine el koyabilecek, belediye
çalışanlarına emir verebilecekler.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa; mahkeme
kararıyla yapılan hukuki dinlemeler üzerinden bir sürü komplo teorisi
geliştiren ve bunlara dayanarak binlerce insanı görevinden alıp yüzlercesini
hapse tıkan iktidarın emriyle bütün vatandaşların telefonu 48 saat süresince hiçbir
mahkeme kararı ve hakim denetimi olmaksınız dinlenebilecek.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
Türkiye’de yapılan tüm telefon dinlemeleri Ankara’da görevli tek hakim
tarafından denetlenecek.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
güvenlik güçleri toplumsal olaylar sırasında “cebinde taş vardı” bahanesiyle
bile silah kullanabilecek.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
güvenlik güçlerinin ve polisin aldığı herhangi bir önleme karşı çıkmaları durumunda
vatandaşlar gözaltına alınacaklar.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
kaymakam ve vali gibi mülki amirlerin koydukları yasaklara uymayanlar 1 yıl
hapis cezası ile cezalandırılacaklar.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
toplumsal olaylar sırasında güvenlik güçleri vatandaşlara karşı üç gün
çıkmayacak özellikte boyalı su kullanacak…
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa; emniyet
güçleri herhangi bir savcı kararı olmaksızın ve kimseye haber vermeksizin
istediği vatandaşı 48 saat gözaltında tutabilecek.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
emniyet güçleri hakim ve savcı kararı olmaksızın istediği vatandaşın üstünü,
eşyalarını ve arabasını arayabilecek.
Erdoğan’ın emri, AKP
Meclis Grubu’nun bu emre itaati ile despotik İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa;
vatandaşların kiraladığı araç ve gittikleri yerler anlık olarak emniyet güçleri
tarafından takip edilecek.
Belli ki ne sosyal
muhalefet, ne de gerek Meclis içi, gerekse Meclis dışı siyasi muhalefet, 312
sandalyeyle Meclis’te yasama çoğunluğunu elinde bulunduran AKP’nin bu paketi
geçirmesine engel olamayacak. Bu yüzden, tüm özgürlükçü demokratlar gözünü şimdiden
Anayasa Mahkemesi’nin alacağı muhtemel tavra dikmiş durumda.
Yeni yönetimi altındaki Anayasa
Mahkemesi’nin bu anti-demokratik ve Anayasa’ya aykırı diktatörlük yasalarına
karşı acil bir hamleyle konuyu gündemine alarak, herhangi bir tahribata yol
açmalarına imkan vermeden bu despotluk yasalarına dair iptal kararı vermesi ya
da vermemesi, demokratların son umudu olmayı mı sürdüreceği, yoksa dikta
rejiminin bir taşıyıcı parçasına mı dönüşmekte olduğunun da bir göstergesi
olacaktır. Bakalım yeni yönetimi altında Anayasa Mahkemesi de diktatörün
diktiği bu deli gömleği içerisine girecek mi? Tüm demokratların gözü
üzerlerinde. Bekleyip göreceğiz...