Halk 7 Haziran’da Türkiye’nin bir diktatörlüğe dönüşmesine “hayır” dedi. Farklı ideolojik çevrelerden seçmenler geleceğe yönelik farklı beklentileri çerçevesinde farklı siyasi partilere oy vermekle birlikte esas olarak Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin despotik savrulmasına “dur” ihtarı verdi. Başlı başına çok kıymetli olan bu tarihi ihtarı, pratik sonuçlar doğuracak şekilde kullanmak görevi ise siyasi partilerde. Halkın yüzde 60’ının Erdoğan ve AKP’nin aşırılıklarına, rasyonaliteden uzak doymak bilmez ihtiraslarına, hak, hukuk, ahlak tanımaz despotluklarına, hukuksuzluklarına ve keyfiliklerine “hayır” dediği bir ortamda AKP dışında kalan siyasi partilerin bu mesaja kulak asmaması düşünülemez.
Tevile, yoruma, kaçamak
analizlere hiç gerek yok. Sandıktan çıkan sonuçlar CHP, MHP ve HDP’ye teknik
açıdan AKP iktidarını sona erdirecek aritmetik imkanı sunuyor. Bu hayati imkanın
söz konusu üç parti tarafından layığınca değerlendirilip değerlendirilemeyeceği
ise günlerdir konuşuluyor. Herkesin gözü üç partinin ülkeyi bir uçurumun ta göbeğinden
çekip alan halkın tarihi mesajına kulak asıp asmayacağında. Meclis’te, AKP
dışında kalan, 292 sandalyenin müşterek ve birincil önceliği belli. Erdoğan’ın
şahsi günahları ve ihtirasları; AKP’nin suça iştiraki ile yoldan çıkarılmış
Türkiye’yi yeniden rayına oturtmak.
Bunun için yapılması
gerekenler belli: Türkiye siyasal sistemini özgürlükçü, demokratik bir hukuk
devleti ideali çerçevesinde restore etmek. AKP iktidarının, despotluklarına ve
yolsuzluklarına muhalif tüm kesimleri düşman gören arkaik zihniyetinin devletin
kurumlarını ve yargıyı silah gibi kullanmasının bir an önce önüne geçmek. Adalet
duygusunu ortadan kaldıran, hukuka ve yargıya olan güveni sıfırlayan, toplumun
geleceğe dair umutlarını karartan despotluğu sona erdirmek. Hiç saklama gereği
bile duymadan hırsızlıkları, yolsuzlukları, kayırmacılıkları ve zulmü alenen ve
pervasızlıkla gerçekleştirerek tüm ahlaki değerleri hiçe sayan çürümüşlüğü
toprağa gömmek. Hukuken suç, dinen günah, ahlaken ayıp olan fiilleri gün be gün
daha da normalleştirip olağanlaştırarak toplumun top yekun çürümesine yol açan kokuşmuş
zihniyetle hesaplaşmak. İktidar gücüyle elde ettikleri dokunulmazlık ve
cezasızlık konforunun verdiği şımarıklıkla suç üzerine suç işleyen yozlaşmış iktidar
odaklarına yargı önüne çıkarmak…
Bu başlıklar altında
yapılması gerekenler listesini istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Kürt
sorununun çözümü konusu hariç CHP, MHP ve HDP’nin hiçbirinin yapılması
gerekenler konusunda farklı düşünmediğini biliyoruz. Ancak bu üçlüden
bazılarının halkın ne istediğini bilmiyormuş gibi hareket ettiğini şaşkınlıkla
görüyoruz. Kafalarındaki psikolojik bariyerleri aşamayan bazı siyasiler halkın
kendilerine bahşettiği imkanı çarçur etmenin maalesef işaretlerini veriyor. Bu
partiler asgari müştereklerde buluşmak yerine, hiç olmaması gereken bir şey
yapıyor ve ideolojik farklılıklara odaklanıyor. Erdoğan ve AKP’nin
despotlukları, hukuksuzlukları, yolsuzlukları ile hesaplaşamaya dair seçim
öncesinde verilen sözler adeta unutuluyor. Bu sayede, halkın kurtulmak
istediğini açıkça gösterdiği despotluğun mimarı Erdoğan’a, yozlaşmanın banisi AKP’ye
siyasette yeniden hak etmediği oyun kuruculuğu rolü göz göre göre bahşediliyor.
Yanlış anlaşılmasın, kimsenin
birbirinden ideolojik olarak çok farklı CHP, MHP ve HDP’nin her konuda yüzde
yüz anlaşmasını beklediği falan yok. Beklenen geçici süreli bir restorasyon
hükümeti kurmaları ve yoldan çıkmış Türkiye’yi asgari düzeyde de olsa rayına
oturtup, adil ve özgür seçim atmosferinde bir seçime gidilmesini sağlamaları. Azami
2 yıllık bir süre için, ağırlıklı olarak Meclis’in yasama faaliyetleri
üzerinden, yapılması gerekenler belliyken MHP’nin HDP nefreti, HDP’nin MHP alerjisi
halkın umutlarını gün be gün söndürüyor. Böylece, daha fazla güç elde etmek için
hiçbir etik ya da hukuki ilkeye sadakat duymayan AKP’ye yeniden güç devşireceği
bir süreci başlatmaya uygun bir zemin oluşturuluyor.
Başbakanlığı MHP’ye verme
teklifi dahil CHP’nin sergilediği siyasi olgunluk ve yapıcı tavra karşılık MHP’nin
ikircikli tavrı kafaları karıştırıyor. “Hatırla” sloganıyla AKP’nin ve Erdoğan’ın
günah ve suç galerisini seçimlerden önce millete hatırlatan MHP’nin kendi
hatırlattıklarını unuttuğundan şüphe ediliyor. MHP’nin sıklıkla AKP ile birlikte
anılması hayal kırıklığına yol açıyor. Hele hele CHP’nin altın tepside sunduğu
iktidar imkanını elinin tersiyle iten MHP ve lideri Bahçeli sanki iktidar olma fobisi
taşıyan bir ekip görüntüsü veriyor.
Oysa demokrasilerde her
siyasal parti iktidar olmak için yarışır. Demokrasilerin temel motivasyonuna ters
bu yaklaşımın MHP ve Bahçeli’ye çok şey kaybettireceği ise aşikar. Eski homojen
yapısından çıkmış, gösterdiği adaylar ve devşirdiği seçmen desteğiyle iyice kozmopolit
bir hal almış olan HDP’nin desteğiyle kurulabilecek bir CHP-MHP koalisyonu
yerine, onca despotluğu, günahı, suçu ve hukuksuzluğuna rağmen AKP’nin iktidarda
kalmasına yardımcı olacak her hamle ülkeye olduğu kadar bu hamlenin
paydaşlarına da büyük bedel ödetecektir.
Ekonomi, dış politika,
yargı, sosyal barış, hak ve özgürlükler ve daha pek çok konuda Türkiye’yi bir
sorunlar yumağı haline getiren AKP’ye payanda olacak bir parti kendi siyasal
infaz kararını kendi elleriyle vermiş olacaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu
durumun aciliyetine rağmen halkın verdiği görevi yerine getirmemek için türlü
mazeretler üreterek kendi psikolojik bariyerlerine ve fobilerine sığınan siyasi
liderleri bu millet asla affetmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder