21 Haziran 2015 Pazar

Psikolojik bariyer


Halk 7 Haziran’da Türkiye’nin bir diktatörlüğe dönüşmesine “hayır” dedi. Farklı ideolojik çevrelerden seçmenler geleceğe yönelik farklı beklentileri çerçevesinde farklı siyasi partilere oy vermekle birlikte esas olarak Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin despotik savrulmasına “dur” ihtarı verdi. Başlı başına çok kıymetli olan bu tarihi ihtarı, pratik sonuçlar doğuracak şekilde kullanmak görevi ise siyasi partilerde. Halkın yüzde 60’ının Erdoğan ve AKP’nin aşırılıklarına, rasyonaliteden uzak doymak bilmez ihtiraslarına, hak, hukuk, ahlak tanımaz despotluklarına, hukuksuzluklarına ve keyfiliklerine “hayır” dediği bir ortamda AKP dışında kalan siyasi partilerin bu mesaja kulak asmaması düşünülemez.
Tevile, yoruma, kaçamak analizlere hiç gerek yok. Sandıktan çıkan sonuçlar CHP, MHP ve HDP’ye teknik açıdan AKP iktidarını sona erdirecek aritmetik imkanı sunuyor. Bu hayati imkanın söz konusu üç parti tarafından layığınca değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ise günlerdir konuşuluyor. Herkesin gözü üç partinin ülkeyi bir uçurumun ta göbeğinden çekip alan halkın tarihi mesajına kulak asıp asmayacağında. Meclis’te, AKP dışında kalan, 292 sandalyenin müşterek ve birincil önceliği belli. Erdoğan’ın şahsi günahları ve ihtirasları; AKP’nin suça iştiraki ile yoldan çıkarılmış Türkiye’yi yeniden rayına oturtmak.
Bunun için yapılması gerekenler belli: Türkiye siyasal sistemini özgürlükçü, demokratik bir hukuk devleti ideali çerçevesinde restore etmek. AKP iktidarının, despotluklarına ve yolsuzluklarına muhalif tüm kesimleri düşman gören arkaik zihniyetinin devletin kurumlarını ve yargıyı silah gibi kullanmasının bir an önce önüne geçmek. Adalet duygusunu ortadan kaldıran, hukuka ve yargıya olan güveni sıfırlayan, toplumun geleceğe dair umutlarını karartan despotluğu sona erdirmek. Hiç saklama gereği bile duymadan hırsızlıkları, yolsuzlukları, kayırmacılıkları ve zulmü alenen ve pervasızlıkla gerçekleştirerek tüm ahlaki değerleri hiçe sayan çürümüşlüğü toprağa gömmek. Hukuken suç, dinen günah, ahlaken ayıp olan fiilleri gün be gün daha da normalleştirip olağanlaştırarak toplumun top yekun çürümesine yol açan kokuşmuş zihniyetle hesaplaşmak. İktidar gücüyle elde ettikleri dokunulmazlık ve cezasızlık konforunun verdiği şımarıklıkla suç üzerine suç işleyen yozlaşmış iktidar odaklarına yargı önüne çıkarmak…
Bu başlıklar altında yapılması gerekenler listesini istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Kürt sorununun çözümü konusu hariç CHP, MHP ve HDP’nin hiçbirinin yapılması gerekenler konusunda farklı düşünmediğini biliyoruz. Ancak bu üçlüden bazılarının halkın ne istediğini bilmiyormuş gibi hareket ettiğini şaşkınlıkla görüyoruz. Kafalarındaki psikolojik bariyerleri aşamayan bazı siyasiler halkın kendilerine bahşettiği imkanı çarçur etmenin maalesef işaretlerini veriyor. Bu partiler asgari müştereklerde buluşmak yerine, hiç olmaması gereken bir şey yapıyor ve ideolojik farklılıklara odaklanıyor. Erdoğan ve AKP’nin despotlukları, hukuksuzlukları, yolsuzlukları ile hesaplaşamaya dair seçim öncesinde verilen sözler adeta unutuluyor. Bu sayede, halkın kurtulmak istediğini açıkça gösterdiği despotluğun mimarı Erdoğan’a, yozlaşmanın banisi AKP’ye siyasette yeniden hak etmediği oyun kuruculuğu rolü göz göre göre bahşediliyor.
Yanlış anlaşılmasın, kimsenin birbirinden ideolojik olarak çok farklı CHP, MHP ve HDP’nin her konuda yüzde yüz anlaşmasını beklediği falan yok. Beklenen geçici süreli bir restorasyon hükümeti kurmaları ve yoldan çıkmış Türkiye’yi asgari düzeyde de olsa rayına oturtup, adil ve özgür seçim atmosferinde bir seçime gidilmesini sağlamaları. Azami 2 yıllık bir süre için, ağırlıklı olarak Meclis’in yasama faaliyetleri üzerinden, yapılması gerekenler belliyken MHP’nin HDP nefreti, HDP’nin MHP alerjisi halkın umutlarını gün be gün söndürüyor. Böylece, daha fazla güç elde etmek için hiçbir etik ya da hukuki ilkeye sadakat duymayan AKP’ye yeniden güç devşireceği bir süreci başlatmaya uygun bir zemin oluşturuluyor.
Başbakanlığı MHP’ye verme teklifi dahil CHP’nin sergilediği siyasi olgunluk ve yapıcı tavra karşılık MHP’nin ikircikli tavrı kafaları karıştırıyor. “Hatırla” sloganıyla AKP’nin ve Erdoğan’ın günah ve suç galerisini seçimlerden önce millete hatırlatan MHP’nin kendi hatırlattıklarını unuttuğundan şüphe ediliyor. MHP’nin sıklıkla AKP ile birlikte anılması hayal kırıklığına yol açıyor. Hele hele CHP’nin altın tepside sunduğu iktidar imkanını elinin tersiyle iten MHP ve lideri Bahçeli sanki iktidar olma fobisi taşıyan bir ekip görüntüsü veriyor.
Oysa demokrasilerde her siyasal parti iktidar olmak için yarışır. Demokrasilerin temel motivasyonuna ters bu yaklaşımın MHP ve Bahçeli’ye çok şey kaybettireceği ise aşikar. Eski homojen yapısından çıkmış, gösterdiği adaylar ve devşirdiği seçmen desteğiyle iyice kozmopolit bir hal almış olan HDP’nin desteğiyle kurulabilecek bir CHP-MHP koalisyonu yerine, onca despotluğu, günahı, suçu ve hukuksuzluğuna rağmen AKP’nin iktidarda kalmasına yardımcı olacak her hamle ülkeye olduğu kadar bu hamlenin paydaşlarına da büyük bedel ödetecektir.
Ekonomi, dış politika, yargı, sosyal barış, hak ve özgürlükler ve daha pek çok konuda Türkiye’yi bir sorunlar yumağı haline getiren AKP’ye payanda olacak bir parti kendi siyasal infaz kararını kendi elleriyle vermiş olacaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun aciliyetine rağmen halkın verdiği görevi yerine getirmemek için türlü mazeretler üreterek kendi psikolojik bariyerlerine ve fobilerine sığınan siyasi liderleri bu millet asla affetmeyecektir.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder