Komployu ilk olarak
twitter fenomeni Fuat Avni (@fuatavnifuat) duyurmuştu. Sonra Zaman gazetesinin Cumartesi
ve Pazar günkü nüshalarında belgeleriyle yer aldı. Tahminler doğruysa Pazartesi
sabahı ya da takip eden günler içinde geniş çaplı operasyonlar yapılacak ve
kamuda istihdam edilecek olanları seçmek üzere 2010 yılında düzenlenen bir
sınavın (KPSS) sorularının çalındığı ve haksız başarı elde edildiği iddiasıyla
yüzlerce insan gözaltına alınıp tutuklanacak. Tabii artık kolayca tahmin edebileceğiniz
gibi bu gözaltılar ve belki tutuklamalar büyük ölçüde Hizmet Hareketi’ne yakın
isimlerden oluşacak.
Hizmet Hareketi’ni hedef
alan bugüne kadar ki diğer tüm komplolar gibi lime lime dökülen bu son komplonun
ayrıntılarını Today’s Zaman’ın kapsamlı haberinde okuyabilirsiniz. Ben burada teknik
detayları üzerinde fazla durmayacağım. Ama bu yazıdaki niyetim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
sevk ve idaresi altında olduğuna dair ciddi karinelerin olduğu bir karanlık kliğin
KPSS komplosunu neden tezgahlandığına dair birkaç kelam etmek olacak.
Malumunuz olduğu üzere 17/25
Aralık 2013 tarihinde yapılan operasyonlarla ortalığa saçılan belge ve
bilgilerle Erdoğan’ın siyasi ve ailevi yakın çevresinin nasıl bir yolsuzluk ve
hırsızlık ilişkisi içerisinde olduğu ortaya çıkmıştı. İşte bu 17/25 Aralık
skandalının patlak vermesinden bu yana, Hizmet Hareketi Erdoğan ve kliğinin hedefinde.
İlişkilendirildiği vahim yolsuzluk skandalının mümkünse üstünü örtmek ve
dikkatleri bir başka yöne çevirmek için Erdoğan ve çevresinin bir düşmana
ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı karşılamak için derhal “Paralel Devlet/Yapı” yalanını
uydurdular ve bu paralel devletin Hizmet Hareketi olduğu iftirasını ortaya attılar.
Tamamen kontrollerindeki onlarca gazete ve televizyonda sürekli köpürttükleri
bu iddiaya göre, güya Hizmet Hareketi’nin polis ve yargıdaki sempatizanları
17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla Erdoğan Hükümeti’ne darbe yapmayı ve
hükümeti yıkmayı amaçlamıştı.
Erdoğan ve kontrolündeki AKP
hükümeti o tarihten itibaren hak, hukuk ve en temel ahlak ilkelerini hiçe
sayarak ürettiği iftira ve yalanlarla Hizmet Hareketi’ni hedef aldı. Tam 13
aydır Hizmet Hareketi’ne durmaksızın casus, vatan haini, haşhaşi, hırsız, terör
örgütü, komplocu denildi. Bu vahim ve vahim olduğu kadar da ahlaksız iddia ve
iftiraları kanıtlayacak herhangi bir somut bilgi ya da belge ise bugüne kadar
ortaya konulamadı. Elbette ki bu kadar vahim iddia ve iftiralar havada
kalamazdı. Bu yüzden belirli bir aşamadan sonra düzmece senaryolarla Hizmet
Hareketi’nden diye iddia ettikleri bürokratlar, polisler ve daha sonra
gazetecilere yönelik algı operasyonlarına girişildi. Amaç, Hizmet Hareketi’ni halkın
nazarında itibarsızlaştırmak ve buna bağlı olarak toplumun her alanındaki
faaliyetlerinin kökünü kazımaktı. 22 Temmuz 2013 ve sonrasındaki, 14 Aralık
2014 ve sonrasındaki ve bugünden sonraki tüm çabaları da aslında aynı amacı güttü/güdüyor.
Gerçekte herhangi bir yasadışı ya da suç niteliğindeki faaliyetini tespit
edemedikleri Hizmet Hareketi’ni kamuoyu algısını maniple etmeyi amaçlayan komplolarla
yıpratmak istiyorlar.
Dolayısıyla, KPSS’de soru
hırsızlığı yapıldığına dair gündeme getirilecek olan komplonun ana hedeflerinden
biri son 14 aydır yapılmaya çalışılanlardan farklı değil. Ama unuttukları bir
şey, daha doğrusu bir soru var. Ana faaliyet alanı eğitim olan ve bu konudaki
tesadüfi olmayan istikrarlı başarılarıyla yurtiçi ve yurtdışında herkesin
dikkatini çeken Hizmet Hareketi, herhangi bir objektif kamu sınavında neden hile
yapmaya, soruları çalmaya ihtiyaç duysun? Hizmet’in okullarının kendi başarı
grafiği, bu kurumların başarılı eğitim süreçlerinden geçmiş olan öğrencilerin
her türlü objektif sınavdan başarıyla çıkmasını zaten fazlasıyla garantiliyor. Burada
sadece KPSS ve benzeri sınavlardan değil, her tür objektif merkezi sınavda
olduğu gibi gerek ulusal, gerekse uluslararası bilimsel ve akademik
yarışmalarda bu başarısını tekrarlayan eğitim faaliyetlerinden bahsediyoruz. Hizmet
Hareketi’ne yakın eğitim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yaptığı merkezi
TEOG sınavlarında Türkiye ortalamasının çok çok ilerisindeki başarı grafiği de
bu durumu bir kez daha teyit ediyor.
Aslında Erdoğan ve AKP
hükümeti için sorun zaten tam da burada başlıyor. Tıpkı diğer alanlarda Hizmet
Hareketi’ne attıkları iftira ve suçlamaları kanıtlamakta aciz kaldıkları gibi,
bu komploda da somut sonuçlar çıkaramayacaklarını en iyi kendileri biliyor. Ama
bu hükümet ve Erdoğan’ı komplodan vazgeçirmeye yetmiyor. Hizmet Hareketi’nin
eğitim faaliyetleri üzerinde şaibeye yol açarak kamuoyunda bir algı oluşturmayı
ve somut delillerle başaramadığı yıpratmayı algı operasyonlarıyla
gerçekleştirmeyi amaçlıyorlar. Onlarca yıldır en iddialı olduğu eğitim alanında
yıpratabilirlerse Hizmet Hareketi’ne dair şeytani amaçlarına daha da
yaklaşabileceklerini hesaplıyorlar.
Bu komplodaki tek
amaçları tabii ki sadece kamuoyunda Hizmet Hareketi’ne dair olumsuz bir algı
oluşturmak değil. Tam tersine bir taşla çok kuş vurma peşindeler. KPSS sınavlarının
çalındığı iddia ve iftirası üzerinden, objektif merkezi sınavlar üzerinde de ciddi
bir şaibe oluşturmayı amaçlıyorlar. Böylelikle bugüne kadar partizan kadrolaşma
önünde büyük bir engel olarak gördükleri kamu sınavlarını ortadan kaldırıp,
kamu kadrolarını mülakat gibi sübjektif kriterlerle partizanlarına açmak
istiyorlar. Özellikle son aylarda CHP’nin listeler halinde kamuoyuna açıkladığı
AKP’li bakan ve vekillerin yüzlerce akrabasının nasıl usulsüz ve sınavsız bir
şekilde kamu pozisyonlarına yerleştirildiğinin ortaya çıkmasından sonra, belli
ki bu konudaki niyetleri daha bir netlik kazanmış durumda. Yani AKP’nin kamu
sektöründeki kul hakkını hiçe sayan ayrımcı ve nepotik uygulamaları kuraldışı
olmaktan çıkarılıp sistematik hale sokulmak isteniyor. Bunun önündeki en büyük engel
olarak ise başarıyı objektif bir yöntemle ölçen KPSS ve benzeri merkezi kamu
sınavlarını görüyorlar.
Yani önümüzdeki günlerde,
Erdoğan’ın kontörlündeki güçlü medya ağı üzerinden halkın gündemini oluşturacak
olan KPSS sınav hırsızlığına dair iddia ve iftiralarla hem Hizmet Hareketi yıpratılmak,
hem de kamudaki partizan kadrolaşmanın önündeki son engel olan KPSS benzeri
sınavlardan kurtulmak isteniyor. Onun için de 5 yıl önce yapılmış ve üzerinde
şaibeler oluştuğu için büyük ölçüde iptal edilmiş bir KPSS sınavı üzerinden
Hizmet Hareketi’ne yakın bir sivil toplum örgütünü de içine alacak şekilde bir
komployla, bir kumpasla yol alınmak isteniyor. Ama herkes şundan emin olsun ki,
bugüne kadar yüzlerce iftira ve yalana rağmen Hizmet Hareketi’nin usulsüzlük,
yolsuzluk ya da suç teşkil eden tek bir eylemini kanıtlarıyla ortaya koymakta
aciz kalan Erdoğan ve çevresindeki suç şebekesi bu komplo girişimlerinde de mutlaka
başarısız olacaklardır.
Aradan 5 yıl geçtikten
sonra yeniden başlatılacak soruşturmanın, o tarihte hakkında soruşturma açılan ve
yeterli delil bulunmadığı için kapatılan 2010 yılı KPSS sınavında sorulan 120
sorudan 100’den fazlasına doğru cevap veren 3227 kişiyi hedef alacağı iddia
ediliyor. Ama ne hikmetse bu kurmaca soruşturmanın Hizmet Hareketi ile
ilişkilendirilmesini sağlayan tek sözde delili, Hizmet Hareketi’ne yakın bir
dernekteki bir bilgisayara sınavdan önce kaydedildiği iddia edilen ve çalınan
soruları muhteva ettiği söylenen “3227.pdf” isimli bir dosya oluşturuyor. Bu
garabetin teknik ayrıntılarına girmeyeceğim, ilgili haberlerde okuyabilirsiniz.
Ama henüz yapılmamış bir sınavda kaç kişinin 100’den fazla soruyu doğru cevaplayacağını
önceden bilerek soruların bulunduğu dosyaya o ismin verilmiş olabileceğine aklı
başında kimleri inandırabileceklerini gerçekten merak ediyorum.
Sıklıkla karşı karşıya olduğumuz benzerlerine artık alışmak zorunda kaldığımız bu komployu
planlayanlar da diğerleri gibi ileride kendilerinin mutlaka yargılanmalarına
delil oluşturacak pek çok aptalca hata yapmışlar. Şu kadarını söyleyeyim, önümüzdeki
günlerde gündeme büyük ihtimalle damgasını vuracak KPSS komplosunun anatomisi
aynı zamanda Erdoğan’ın talimatlarıyla hareket ettiği iddia edilen komplocu
çetenin zeka ve kapasitesinin anatomisi niteliğinde de.