17/25 Aralık yolsuzluk rezaletinin 17 Aralık kısmını soruşturan Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu, yolsuzluk skandalına adları karıştığı için istifa etmek zorunda kalan 4 bakanla ilgili kararını Pazartesi günü verecek. Tonlarca somut delile rağmen yargıya müdahale edilerek apar topar üstü kapatılmaya çalışılan 17 Aralık rezaletinin Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeyeceği yapılacak oylamayla netleşecek.
Malumunuz Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu iktidar partisinin ciddi
ayak diremelerinden sonra kurulmuş olmakla birlikte başkan ve başkan
yardımcıları ile üye çoğunluğu iktidar partisinden olan bir komisyon durumunda.
Buna rağmen bakanların rüşvet alıp yolsuzluk yaptıkları konusunda iddialar ve
delillerin son derece güçlü olması karşısında AKP ağırlıklı bu komisyondan
yakın zamana kadar gelen sinyaller 4 bakandan en azından bazılarının Yüce Divan’a
gönderileceği yönündeydi. Ancak, baskılar sonucu 5 Ocak’a ertelenmiş olan
kararın arafesinde bu eğilimin tersi yönde değiştiğine dair güçlü emareler var.
17/25 Aralık skandalının baş aktörü olduğuna dair ciddi bir algının
bulunduğu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rezaletin ortaya çıkmasından
itibaren bu soruşturmayı “hükümete karşı bir darbe” şeklinde sunmaya çabaladı. Alelacele
uydurduğu “paralel devlet” safsatasına eşlik eden yoğun iftira ve yalanlarıyla
iç kamuoyunun önemlice bir kısmını “17/25 Aralık bir darbedir” yalanına inandırmakta
başarılı da oldu. Yargının işini yapması iyice hukuk dışına çıkan Erdoğan ve adamları
tarafından engellenirken, apar topar görevden almalar sonrası atanan yandaş
savcılar marifetiyle 17 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı verdirilerek bu
skandalın üstü örtülmeye çalışıldı. 17/25 Aralık yolsuzluk skandalıyla ilgili, yarı
yargısal bir süreç olarak geriye resmen ve fiilen sadece Meclis Yolsuzlukları
Soruşturma Komisyonu’nun çalışmaları kaldı. Şimdi bütün gözler, kamuoyunun
yakından bildiği onca güçlü delillere rağmen, kerhen oluşturulan bu komisyonun yolsuzluktan
müstafi bakanları aklama işlevi görüp görmeyeceğine odaklanmış durumda.
AKP ve özellikle hukuk ve yargının geriye kalan en küçük kırıntısından bile
korkan Erdoğan ve taifesi için risk gerçekten de çok büyük. O yüzden soruşturma
komisyonuna tarihin görebileceği en büyük baskıyı yapmaktan imtina etmiyorlar.
Bir taraftan, bireysel olarak yolsuzluk pisliğine bulaşmadığı için farklı
açıklamalar yapmaya meyleden Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu sindirmeye
çabalıyorken, diğer taraftan AKP’li komisyon üyelerini dört bir koldan baskı
altına alıyorlar. Bütün bu baskılara rağmen Komisyon olur da dosyayı Yüce Divan’a
gönderme kararı verilebilir endişesiyle de Yüce Divan vazifesi görecek Anayasa
Mahkemesi (AYM) üzerinde peşinen büyük bir baskı kurmaya çalışıyorlar. Doğrudan
Erdoğan’ın kontrolünde yayın yapan yandaş medyanın bu konudaki gayretleri durumu
apaçık ortaya koyar nitelikte. Başlıkları bile Erdoğan ve adamları tarafından atılan
yandaş gazetelerin Pazar günkü manşetlerine şöyle bir bakmak, komisyonun
vereceği kararın Erdoğan cenahı için ne kadar hayati olduğunu gözler önüne sermeye
yeter.
Mesela, kerhen kurulan komisyonun üyelerinin en az yüzde 60’ı AKP
milletvekili olduğu halde Erdoğan’ın kamudan ihalelerle semirtilen yandan
işadamlarına kurdurduğu iddia edilen finans havuzundan fonlanan Sabah gazetesi
manşetten “Yüce Divan kumpası darbenin son halkası” demiş. Benzer durumdaki Akşam
gazetesi manşetinde “Yüce Divan’la darbe girişimi” başlığını atarken, Akşam’ın
ucuz kardeşi Güneş gazetesinin manşetine “Yüce Divan kumpası” başlığı yerleşmiş.
Yandaşlıkta diğer gazetelere fark atmak için çırpınan Yeni Şafak gazetesi ise sürmanşetten
“Yüce divan darbeye destek olur” başlığını kullanmış.
Star, Akit, Milat gibi diğer bazı yandaş gazeteler ise barajı daha ileride
kurmayı tercih etmişler. Birinci sayfa başlıklarında AYM’yi yıldırmayı
amaçlayan ve halk nezdindeki inandırıcılığını zedelemeyi hedefleyen başlıklar
kullanmışlar. Mesela, Star gazetesi sürmanşetinde AYM için “Darbeye biat,
millete boykot” demiş. Milat gazetesi de AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın fotoğrafı
eşliğinde sürmanşetten “Yüce Divan ne kadar adil” diye sormuş. Akit gazetesi
ise birinci sayfasından yine Haşim Kılıç fotoğrafı altında “Cübbeni çıkar,
siyasete gir” demek suretiyle başkanı üzerinde baskı kurarak AYM’yi hedef
almış.
Tüm bu ve benzeri yandaş gazetelere
Erdoğan kontrolünde kesintisiz yayın yapan pek çok televizyon kanalının aynı
yöndeki çabalarını da eklerseniz, Erdoğan cenahında 5 Ocak’la ilgili kaygı,
endişe ve paniğin derinliğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Peki bu derin endişe
ve görülmedik panik havası niye? Neticede Yolsuzluk Komisyonu AKP’li vekillerin
üyelerinin çoğunluğunu oluşturduğu bir komisyon değil mi? Velev ki komisyondaki
oylama sonucu yolsuzluğa bulaşmış bakanları Yüce Divan’a gönderme yönünde çıksa
dahi, Yüce Divan vazifesi görecek AYM üyelerinin çoğu, yine aynı şekilde, bir
AKP’li olan ve AKP’li kalan Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde atanmış bir
mahkeme değil mi? Öyleyse bu endişe ve panik sahiden niye?
Anlaşılan o ki, son bir yıldır tüm soruşturma
süreçlerini engelleme, skandalın üzerini örtme, delilleri karartma, bu vahim rezaleti
yargıdan kaçırma çabalarına rağmen müstafi 4 bakanla ilgili somut deliller o
kadar güçlü ki, AKP çoğunluklu komisyonun ne kadar zorlasa da bu bakanları Yüce
Divan’a gönderememezlik edemeyeceğinden ciddi endişe duyuluyor. Çünkü
delillerin ne kadar güçlü ve sağlam olduğunu en iyi yolsuzluk yapan bu bakanlar
ve kaderlerini onların kaderiyle bir gören siyasi hamileri ile yol arkadaşları biliyor.
Erdoğan’ın çevresini esir alan endişe ve panik ile yolsuzluk komisyonunu hedef
alan görülmedik baskı bu yüzden olsa gerek.
Öte yandan, şayet komisyon 17 Aralık’ta delilleri ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzluklarından
dolayı istifa etmek zorunda kalan bakanları Yüce Divan’a yollama kararı verirse
hakikaten de yer yerinden oynayacak. Böyle bir durumda ne Erdoğan-Davutoğlu
ilişkisi bugünkü gibi devam edebilecek, ne de AKP bugüne kadar bildiğiniz AKP kalmayı
sürdürebilecek. Çok büyük bir ihtimalle iktidar partisi AKP, 2015 seçimlerine
aylar kala Erdoğancılar ile hükümetçiler arasında ciddi bir yarılmaya sahne
olacak.
Tamamen Erdoğan’ın tercih ve iradesiyle başbakan atanan Davutoğlu belki de yine
ilk kez bu sayede kendi siyasi iradesini ortaya koymanın imkanını yakalayacak.
Erdoğan’ın gölgesi altında ezilme eziyetinden kurtulacak. İç ve dış kamuoyunda
hakkında şekillenen “iradesiz bir Erdoğan kuklası” olduğuna dair güçlü algıdan
yakasını kurtarma şansı elde edecek. Kendisi hakkında övgüler dolu bir siyasi şarkı
yaptıracak kadar cesaret gösterebilmiş Davutoğlu’nun özgül siyasi ağırlığının
ve özgüveninin sınırlarını da bu oylama vesilesiyle görmüş olacağız.
Özetleyecek olursak, Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu’nun 5 Ocak
oylaması, kendisi ve ailesinin adı çok vahim rüşvet ve yolsuzluk iddialarına
bulaşmış Erdoğan için ne kadar büyük bir riskse, Davutoğlu için de o kadar
büyük bir sınav niteliğinde. 5 Ocak’ta Erdoğan’ın istediği gibi yolsuzlukların
üstünü örtme yönünde bir karar çıkarsa, “yolsuzluk yapan kardeşim bile olsa
kolunu keserim” diyen Davutoğlu’nun siyasi ömrü fiilen sona ermiş olacak. Çünkü,
Davutoğlu’nun söylemine hakim olan ‘kol
koparma’ retoriği yerini “kol kırılır yen içinde kalır” eğilimine bırakmış
olacak. Böylece AKP’nin parti olarak kurumsal çürümüşlüğü geriye hiçbir şüphe bırakmayacak
şekilde tescillenecek. Dahası, Davutoğlu’nun
potansiyel bir siyasi lider olma şansı tamamen sona erecek. Erdoğan’ın sıradan
bir memuru olma vasfı perçinlenmiş olacak. AKP ise, Meclis grubu ve hükümeti
ile yozlaşmış Erdoğan despotizminin aracısı bir yoz sekretaryadan ibaret
olduğunu kanıtlamış olacak.
17/25 Aralık skandalının akıbeti mi? Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki tarihin
gördüğü en büyük rezalet olarak etkisini artırarak sürdürecek. Yüce Divan’a
gönderilmeme durumunda sanık bakanlar Yüce Divan’da aklanma şansını yitirmekle
kalmayacak sadece, üstelik bu karar skandalın üstünü örtmeye de yetmeyecek. Tarihin
gördüğü bu en büyük ve en kirli yolsuzluk girdabı Davutoğlu dahil AKP’de geriye
kalan bir avuç nispeten temiz kişileri de içine alarak önüne ne gelirse bir
kara deliğe doğru süpürecek. Yolsuzluk skandalı, AKP üstünü örtmek için
çırpındıkça daha da büyüyecek ve peşini asla bırakmayacak.
Özetin özeti: Komisyonun 5 Ocak oylaması AKP’nin siyasi geleceği ve Türk
siyaseti için her halükarda bir milat olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder