4 Ocak 2015 Pazar

5 Ocak: Erdoğan için risk, Davutoğlu için sınav


17/25 Aralık yolsuzluk rezaletinin 17 Aralık kısmını soruşturan Meclis Yolsuzlukları  Soruşturma Komisyonu, yolsuzluk skandalına adları karıştığı için istifa etmek zorunda kalan 4 bakanla ilgili kararını Pazartesi günü verecek. Tonlarca somut delile rağmen yargıya müdahale edilerek apar topar üstü kapatılmaya çalışılan 17 Aralık rezaletinin Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeyeceği yapılacak oylamayla netleşecek.
Malumunuz Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu iktidar partisinin ciddi ayak diremelerinden sonra kurulmuş olmakla birlikte başkan ve başkan yardımcıları ile üye çoğunluğu iktidar partisinden olan bir komisyon durumunda. Buna rağmen bakanların rüşvet alıp yolsuzluk yaptıkları konusunda iddialar ve delillerin son derece güçlü olması karşısında AKP ağırlıklı bu komisyondan yakın zamana kadar gelen sinyaller 4 bakandan en azından bazılarının Yüce Divan’a gönderileceği yönündeydi. Ancak, baskılar sonucu 5 Ocak’a ertelenmiş olan kararın arafesinde bu eğilimin tersi yönde değiştiğine dair güçlü emareler var.
17/25 Aralık skandalının baş aktörü olduğuna dair ciddi bir algının bulunduğu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rezaletin ortaya çıkmasından itibaren bu soruşturmayı “hükümete karşı bir darbe” şeklinde sunmaya çabaladı. Alelacele uydurduğu “paralel devlet” safsatasına eşlik eden yoğun iftira ve yalanlarıyla iç kamuoyunun önemlice bir kısmını “17/25 Aralık bir darbedir” yalanına inandırmakta başarılı da oldu. Yargının işini yapması iyice hukuk dışına çıkan Erdoğan ve adamları tarafından engellenirken, apar topar görevden almalar sonrası atanan yandaş savcılar marifetiyle 17 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı verdirilerek bu skandalın üstü örtülmeye çalışıldı. 17/25 Aralık yolsuzluk skandalıyla ilgili, yarı yargısal bir süreç olarak geriye resmen ve fiilen sadece Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu’nun çalışmaları kaldı. Şimdi bütün gözler, kamuoyunun yakından bildiği onca güçlü delillere rağmen, kerhen oluşturulan bu komisyonun yolsuzluktan müstafi bakanları aklama işlevi görüp görmeyeceğine odaklanmış durumda.
AKP ve özellikle hukuk ve yargının geriye kalan en küçük kırıntısından bile korkan Erdoğan ve taifesi için risk gerçekten de çok büyük. O yüzden soruşturma komisyonuna tarihin görebileceği en büyük baskıyı yapmaktan imtina etmiyorlar. Bir taraftan, bireysel olarak yolsuzluk pisliğine bulaşmadığı için farklı açıklamalar yapmaya meyleden Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu sindirmeye çabalıyorken, diğer taraftan AKP’li komisyon üyelerini dört bir koldan baskı altına alıyorlar. Bütün bu baskılara rağmen Komisyon olur da dosyayı Yüce Divan’a gönderme kararı verilebilir endişesiyle de Yüce Divan vazifesi görecek Anayasa Mahkemesi (AYM) üzerinde peşinen büyük bir baskı kurmaya çalışıyorlar. Doğrudan Erdoğan’ın kontrolünde yayın yapan yandaş medyanın bu konudaki gayretleri durumu apaçık ortaya koyar nitelikte. Başlıkları bile Erdoğan ve adamları tarafından atılan yandaş gazetelerin Pazar günkü manşetlerine şöyle bir bakmak, komisyonun vereceği kararın Erdoğan cenahı için ne kadar hayati olduğunu gözler önüne sermeye yeter.
Mesela, kerhen kurulan komisyonun üyelerinin en az yüzde 60’ı AKP milletvekili olduğu halde Erdoğan’ın kamudan ihalelerle semirtilen yandan işadamlarına kurdurduğu iddia edilen finans havuzundan fonlanan Sabah gazetesi manşetten “Yüce Divan kumpası darbenin son halkası” demiş. Benzer durumdaki Akşam gazetesi manşetinde “Yüce Divan’la darbe girişimi” başlığını atarken, Akşam’ın ucuz kardeşi Güneş gazetesinin manşetine “Yüce Divan kumpası” başlığı yerleşmiş. Yandaşlıkta diğer gazetelere fark atmak için çırpınan Yeni Şafak gazetesi ise sürmanşetten “Yüce divan darbeye destek olur” başlığını kullanmış.
Star, Akit, Milat gibi diğer bazı yandaş gazeteler ise barajı daha ileride kurmayı tercih etmişler. Birinci sayfa başlıklarında AYM’yi yıldırmayı amaçlayan ve halk nezdindeki inandırıcılığını zedelemeyi hedefleyen başlıklar kullanmışlar. Mesela, Star gazetesi sürmanşetinde AYM için “Darbeye biat, millete boykot” demiş. Milat gazetesi de AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın fotoğrafı eşliğinde sürmanşetten “Yüce Divan ne kadar adil” diye sormuş. Akit gazetesi ise birinci sayfasından yine Haşim Kılıç fotoğrafı altında “Cübbeni çıkar, siyasete gir” demek suretiyle başkanı üzerinde baskı kurarak AYM’yi hedef almış.
            Tüm bu ve benzeri yandaş gazetelere Erdoğan kontrolünde kesintisiz yayın yapan pek çok televizyon kanalının aynı yöndeki çabalarını da eklerseniz, Erdoğan cenahında 5 Ocak’la ilgili kaygı, endişe ve paniğin derinliğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Peki bu derin endişe ve görülmedik panik havası niye? Neticede Yolsuzluk Komisyonu AKP’li vekillerin üyelerinin çoğunluğunu oluşturduğu bir komisyon değil mi? Velev ki komisyondaki oylama sonucu yolsuzluğa bulaşmış bakanları Yüce Divan’a gönderme yönünde çıksa dahi, Yüce Divan vazifesi görecek AYM üyelerinin çoğu, yine aynı şekilde, bir AKP’li olan ve AKP’li kalan Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde atanmış bir mahkeme değil mi? Öyleyse bu endişe ve panik sahiden niye?
            Anlaşılan o ki, son bir yıldır tüm soruşturma süreçlerini engelleme, skandalın üzerini örtme, delilleri karartma, bu vahim rezaleti yargıdan kaçırma çabalarına rağmen müstafi 4 bakanla ilgili somut deliller o kadar güçlü ki, AKP çoğunluklu komisyonun ne kadar zorlasa da bu bakanları Yüce Divan’a gönderememezlik edemeyeceğinden ciddi endişe duyuluyor. Çünkü delillerin ne kadar güçlü ve sağlam olduğunu en iyi yolsuzluk yapan bu bakanlar ve kaderlerini onların kaderiyle bir gören siyasi hamileri ile yol arkadaşları biliyor. Erdoğan’ın çevresini esir alan endişe ve panik ile yolsuzluk komisyonunu hedef alan görülmedik baskı bu yüzden olsa gerek.
Öte yandan, şayet komisyon 17 Aralık’ta delilleri ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzluklarından dolayı istifa etmek zorunda kalan bakanları Yüce Divan’a yollama kararı verirse hakikaten de yer yerinden oynayacak. Böyle bir durumda ne Erdoğan-Davutoğlu ilişkisi bugünkü gibi devam edebilecek, ne de AKP bugüne kadar bildiğiniz AKP kalmayı sürdürebilecek. Çok büyük bir ihtimalle iktidar partisi AKP, 2015 seçimlerine aylar kala Erdoğancılar ile hükümetçiler arasında ciddi bir yarılmaya sahne olacak.
Tamamen Erdoğan’ın tercih ve iradesiyle başbakan atanan Davutoğlu belki de yine ilk kez bu sayede kendi siyasi iradesini ortaya koymanın imkanını yakalayacak. Erdoğan’ın gölgesi altında ezilme eziyetinden kurtulacak. İç ve dış kamuoyunda hakkında şekillenen “iradesiz bir Erdoğan kuklası” olduğuna dair güçlü algıdan yakasını kurtarma şansı elde edecek. Kendisi hakkında övgüler dolu bir siyasi şarkı yaptıracak kadar cesaret gösterebilmiş Davutoğlu’nun özgül siyasi ağırlığının ve özgüveninin sınırlarını da bu oylama vesilesiyle görmüş olacağız.
Özetleyecek olursak, Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu’nun 5 Ocak oylaması, kendisi ve ailesinin adı çok vahim rüşvet ve yolsuzluk iddialarına bulaşmış Erdoğan için ne kadar büyük bir riskse, Davutoğlu için de o kadar büyük bir sınav niteliğinde. 5 Ocak’ta Erdoğan’ın istediği gibi yolsuzlukların üstünü örtme yönünde bir karar çıkarsa, “yolsuzluk yapan kardeşim bile olsa kolunu keserim” diyen Davutoğlu’nun siyasi ömrü fiilen sona ermiş olacak. Çünkü, Davutoğlu’nun söylemine hakim olan ‘kol koparma’ retoriği yerini “kol kırılır yen içinde kalır” eğilimine bırakmış olacak. Böylece AKP’nin parti olarak kurumsal çürümüşlüğü geriye hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde tescillenecek. Dahası, Davutoğlu’nun potansiyel bir siyasi lider olma şansı tamamen sona erecek. Erdoğan’ın sıradan bir memuru olma vasfı perçinlenmiş olacak. AKP ise, Meclis grubu ve hükümeti ile yozlaşmış Erdoğan despotizminin aracısı bir yoz sekretaryadan ibaret olduğunu kanıtlamış olacak.
17/25 Aralık skandalının akıbeti mi? Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki tarihin gördüğü en büyük rezalet olarak etkisini artırarak sürdürecek. Yüce Divan’a gönderilmeme durumunda sanık bakanlar Yüce Divan’da aklanma şansını yitirmekle kalmayacak sadece, üstelik bu karar skandalın üstünü örtmeye de yetmeyecek. Tarihin gördüğü bu en büyük ve en kirli yolsuzluk girdabı Davutoğlu dahil AKP’de geriye kalan bir avuç nispeten temiz kişileri de içine alarak önüne ne gelirse bir kara deliğe doğru süpürecek. Yolsuzluk skandalı, AKP üstünü örtmek için çırpındıkça daha da büyüyecek ve peşini asla bırakmayacak.
Özetin özeti: Komisyonun 5 Ocak oylaması AKP’nin siyasi geleceği ve Türk siyaseti için her halükarda bir milat olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder