7 Temmuz 2015 Salı

İyi seyirler CHP, MHP ve HDP!


Salı günü itibariyle AKP ve Erdoğan’ın tüm despotik ihtiraslarını ve hukuk tanımaz hayallerini boşa çıkaran 7 Haziran seçimlerinin üzerinden tam 1 ay geçti. Halk 7 Haziran’da muhalefet partilerine Türkiye’yi ve siyaseti demokrasi, temel hak ve özgürlükler ile hukuk devleti çerçevesinde yeniden şekillendirme iradesi verdiği halde ortada ne işleyen bir parlamento, ne de seçimle ortaya çıkan halk iradesini yansıtan bir hükümet bulunuyor.
AKP ve Erdoğan 7 Haziran seçim sonuçlarından boşuna meyus olmuş. CHP, MHP ve HDP’nin performanslarının böyle olacağını bilselermiş canlarını sıkmaya hiç gerek kalmazmış. Neyse ki durumu çabuk kavradılar ve CHP, MHP ve HDP’nin sergilediği siyasal acziyetten dolayı Erdoğan ve AKP sanki 7 Haziran hiç yaşanmamışçasına muktedir olmaya kaldıkları yerden devam ediyor.
CHP, MHP ve HDP ülke hala 6 Haziran koşullarındaymış gibi hareket ededursun, seçimi kaybettiği 7 Haziran’dan beri fiilen sakıt olan AKP hükümeti, sanki meşru bir tek parti hükümetiymiş gibi karar üzerine kararlar alıyor; siyasi etiğe ve demokratik nezakete sığmayacak şekilde üst düzey bürokratik ve diplomatik atamalar yapıyor; Suriye’de hedefi, kapsamı ve süresi belli olmayan bir savaşa girme hazırlığı yapıyor.
Tam 12 bakanı 7 Haziran’da seçilmiş milletvekilleri arasından olmayan emanetçi (caretaker) hükümet, Erdoğan’ın bireysel kininin takipçisi olmayı da ihmal etmiyor. Gün geçmiyor ki, Erdoğan’ın şahsen kin beslediği herhangi bir toplumsal kesime yönelik polis ya da maliye tarafından keyfi ve hukuksuz operasyonlar yapılmasın. Benzer durum yargıdaki kurgu mahkemelerin aldıkları hukuksuz ve keyfi kararlar aracılığıyla da sürdürülüyor.
Kimse kusura bakmasın ama bu olup bitenlerden dolayı, gırtlağına kadar suça ve hukuksuzluğa batmış ne Erdoğan’ı ne de AKP’yi suçlayacak değilim. Bu acziyet tablosu ve siyasal pejmürdeliğin tek sorumlusu varsa o da AKP ve Erdoğan’a “artık yeter” diyen halkın teslim ettiği iradenin hakkını veremeyen CHP, MHP ve HDP’dir. Ne yazık ki CHP, MHP ve HDP’nin en büyük mahareti Erdoğan ve AKP’nin oyun planında beceriksiz figüranlar gibi rol beklemekten ibaretmiş. Seçim vaatlerinin asgari yüzde 60’ı örtüşen bu üç partinin, demokrasi ve hukuk devletinin çok acil müdahale gerektiren kan kaybını durdurmak konusundaki atalet ve acziyetleri cidden endişe verici.
Esas itibariyle AKP ve Erdoğan despotizmine karşı olanlar, AKP ve Erdoğan’ın küstah ve nobran tarzından iyice yorulanlar çeşitli hassasiyetlerden dolayı 7 Haziran’da farklı siyasal adreslere dağılmış olabilirler. Ama bu insanların tercihlerindeki önceliğin mevcut anti-demokratik ve hukuk dışı gidişata dur demek olduğunu görmemek ve duymamak için kör ve sağır olmak gerekir. Parlamenter sistemi yok etmek ve bir tek adam-tek parti rejimi kurmak için büyük oynayan Erdoğan ve vesayeti altında tuttuğu AKP’ye halk gerekli dersi verdiği halde, CHP, MHP ve HDP ne yazık ki tüm siyasal maharetlerini bu dersi boşa çıkarmakta kullanıyorlar. Parlamento’daki yüzde 60 çoğunluk, AKP’ye kendi elleriyle hediye ettikleri Meclis Başkanlığı’nın tamamen Erdoğan’ın emrinde hareket edeceğini göremeyecek kadar siyasal basiretten yoksun olabilir mi? Olabiliyormuş...
İşte o Meclis Başkanı, tıpkı Erdoğan’ın hükümet kurma sürecindeki sembolik rolünü ağırdan alması gibi, işleri alabildiğince ağırdan alıyor. Seçimlerin üzerinden tam 1 ay, Meclis Başkanı’nın seçilmesinin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen Meclis Başkanı İsmet Yılmaz’ın Meclis’i ilk kez Salı günü toplantıya çağırmasının ne yoruma, ne de tevile ihtiyacı bulunuyor. Halkın büyük bir feraset sergileyerek siyasal inisiyatifi ellerinden aldığı Erdoğan ve AKP’ye, CHP, MHP ve HDP’nin akıl almaz beceriksizlikleri ve ataleti cansuyu oluyor.
            Bu sayede Erdoğan ve AKP, sanki değişen hiçbir şey yokmuş gibi keyfiliklerine ve hukuksuzluklarına kaldıkları yerden aynı hızla devam edebiliyor. Sakıt ve müstafi AKP hükümeti, seçimlerden sonra sanki parlamentodan onay almış gibi, gayr-i meşru bir şekilde üst düzey bürokratik pozisyonlara tam 663 atama yapabiliyor. CHP, MHP ve HDP ise olup biteni milletle birlikte seyirci tribünlerinden izlemekle yetiniyor.
            17/25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarıyla ortalığa saçılan tüm hırsızlık ve rüşvet kanıtları ortadayken, seçimlerden önce en büyük vaatleri olan yolsuzluk soruşturmalarının önünü açacaklarına dair vaatlerini gerçekleştirmek için CHP, MHP ve HDP sanırım inisiyatifi AKP’den bekliyor! 17/25 Aralık pislikleri ortada duruyorken, bu operasyonla ilişkilendirilen yüzlerce, binlerce insan her türlü hukuksuzluğa, keyfiliğe ve zulme maruz kalmaya devam ediyorken, CHP, MHP ve HDP tam bir aydır olanı biteni izlemekle yetiniyor. Terörist faaliyetlerin, illegal silah kaçakçılığının, yolsuzlukların üzerine giden gazeteciler, polisler, bürokratlar, savcılar ve hakimler cezaevine atılarak ya da görevden el çektirilerek mağdur edilmeye devam ediliyorken atalete demir atmış CHP, MHP, HDP’nin kılı kıpırdamıyor.
            Erdoğan’ın emri altında despotik bir silaha dönüşen hukuksuz Sulh Ceza Hakimlikleri her gün yeni bir garabete imza atarken birlikte parlamento çoğunluğunu oluşturan CHP, MHP, HDP yine izlemekle yetinmiyor. Oysa hukuk ve özgürlük katili bu hakimliklerin ortadan kaldırılması ve işlediği suçların üzerine gidilmesi çıkarılacak bir yasaya bakıyor. CHP, MHP ve HDP’nin bunları yapmaya gücü var, ama belli ki irade zaafiyeti içerisinde.
            Mahkeme kararlarına rağmen sit alanında kaçak inşa edilen Erdoğan’ın sarayı hukuku yok sayıyorken, keyfi bir şekilde görevden alınan binlerce okul müdürünün Danıştay tarafından görevlerine iade edilmesinin gereği Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yerine getirilmiyorken, tutuklu gazeteciler ve polisler hakkında tahliye kararı uygulanmazken ve bu kararı veren hakimler cezaevinde bulunuyorken, AKP’nin, Erdoğan’ın ve yandaşlarının hoşuna gitmeyen tüm mahkeme kararları yok hükmünde sayılıyorken CHP, MHP ve HDP bu garabete son verecek düzenlemeler için bir an önce kolları sıvamak yerine olup biteni izlemekle yetiniyor.
            İç güvenlik yasasıyla özgürlük alanları daraltılmışken, herkes “makul şüphe” altında en doğal demokratik haklarını bile kullanmaktan alıkonmuşken; medya görülmedik bir baskı altındayken; MİT yasasıyla Erdoğan yandaşlarının istihbaratçı kılıfı altında işledikleri vahim suçların üstü örtülüyorken; Erdoğan ve AKP’nin radikal terör örgütleriyle alengirli ilişkileri üzerinden Türkiye’nin imajı her geçen gün biraz daha terör örgütleriyle birlikte anılıp biraz daha karartılıyorken; Erdoğan medyası ve Erdoğan yandaşı işadamları kamu kaynaklarınca beslenmeye devam ediliyorken; AKP, Erdoğan ve çevresi kamu kaynaklarını şahsi amaçları uğruna har vurup harman savuruyorken CHP, MHP ve HDP bu rezilliklere son verecek adımları atmak yerine izlemekle yetiniyor.
            Suçsuz insanlar olmadık iddialarla suçlanıp kurgu mahkemelerde mahkum ediliyorken, tam bir yıldır mahkeme önüne çıkmasına bile müsaade edilmeyen onlarca polis amiri hapishanelerde çürütülüyorken, somut kanıtları ortalığa saçılmış muktedir suçlular ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşıyorken, devlete hükmeden çeteleşmiş bir grup hukuksuz işlemleriyle organize bir suç örgütü gibi pervasızca hareket ediyorken CHP, MHP ve HDP izlemekle yetiniyor.
            Haksızlık etmeyelim, CHP, MHP ve HDP sadece olup biteni izlemekle yetinmiyor. Siyasete kazandırdıkları müthiş bir icatla bir miktar muhalefet de ediyorlar. Ama bu muhalefette küçük bir sorun var: Muhalefetleri demokrasi ve hukuk devletini harabeye çeviren Erdoğan ve AKP’ye karşı değil. CHP, MHP ve HDP’nin en güçlü muhalefeti maalesef birbirlerine karşı.
Ne diyelim, Allah akıl fikir versin…  
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder