Ünlü Fransız yazar ve filozof Albert Camus, “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” demiş. Ne kadar da doğru söylemiş. Soma kömür madeninde yüzlerce yoksul madencinin gruplar halinde değersiz canlılar gibi ölüyor olması, bu ülkede vatandaşlara layık görülen yaşam kalitesinin de bir göstergesi değil mi neticede?
Biliyorum yüce peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sas), “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz.” hadis-i şerifi bu tür durumlar için değildir. Ama lütfen iki dakika düşünün. Yöneticileri tarafından nasıl bir yaşama layık görülüyorsa Türk halkının aynen öyle ölmediğini gönül rahatlığıyla söyleyebilir misiniz? Ne garip ve ne büyük bir çelişki değil mi? Kendilerine layık görülen bu talihsiz yaşamı kuran idarecileri de yine bu halkın kendisi seçiyor. Dramatik kısa hikâyeler gibi yaşayıp “nasıl yaşıyorsa öyle ölen” halkımız, “Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz.” kutsi hadisinin ifade ettiği sebep-sonuç ilişkisinin oluşturduğu kısır döngü içerisinde nesillerini kaybediyor.
Haliyle istikbal ve ikballerine dair tüm siyasal yatırımlarını bu kısır döngü üzerine kuran liderlerimiz ise çok doğal bir şekilde, madende yaşanan bu büyük katliamı “olağan” görüp, geçiştirebiliyor. Kızmayın onlara… Lütfen yadırgamayın da! Kendisinin ve oğlunun adı geçtiği yolsuzluk ve rüşvet iddia ve belgelerinin üstünü örtmek için Türkiye’yi birbirine katan, başta yargı olmak üzere devletin kurumlarını tarumar eden Başbakan Erdoğan da tam bunu yapıyor. Son yılların en büyük trajedisinde çocuklarını, eşlerini, babalarını, akrabalarını kaybeden acı içerisindeki Somalı vatandaşlarımızı ziyareti sırasında kendisine en fazla yakıştığı şekilde davranıyor. Kendilerine ve ailelerine layık gördüğü yokluk ve garibanlık içerisindeki yaşamlarına benzer şekilde gerçekleşen madenci ölümleri üzerine şu kahredici konuşmayı yapıyor:
“Bunlar olağan şeyler. Literatürde iş kazası denilen bir olay var. Bu sadece madenlerde olmuyor. Başka işlerde de oluyor. İş kazası. Burada da oluyor. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey madenlerde yok.”
Bunu söylediğime şaşıracaksınız ama Başbakan Erdoğan, çok doğru söylüyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen Uludere’de 34 vatandaşımızı katleden hava saldırısının tek bir sorumlusunu ortaya çıkarmadığı halde başbakanlık koltuğunda olağan şekilde oturmaya devam eden bir Başbakan’ın ülkesinde bu tür trajedilerin yaşanması son derece “olağan şeyler”.
Başbakan Erdoğan, çok doğru söylüyor: Afyonkarahisar’da birkaç günlük asker olan acemi erlere taşıtılan cephaneliğin patlaması sonucu gencecik 25 evladımızın şehit olmasına rağmen tek bir hükümet yetkilisi istifa etmediği halde başbakanlık koltuğunda olağan şekilde oturmaya devam eden bir Başbakan’ın ülkesinde bu tür trajedilerin yaşanması son derece “olağan şeyler”.
Başbakan Erdoğan, çok doğru söylüyor: Kimler tarafından yapıldığı hâlâ açığa çıkarılmayan terör saldırısı sonucu Reyhanlı’da 55 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine karşılık tek bir yetkilinin istifa etmediği halde başbakanlık koltuğunda olağan şekilde oturmaya devam eden bir Başbakan’ın ülkesinde bu tür trajedilerin yaşanması son derece “olağan şeyler”.
Başbakan Erdoğan, çok doğru söylüyor: İstanbul’da, kaderi olsa olsa ancak semt belediyesini ilgilendiren bir parka bol kârlı bir AVM yapma hırsından dolayı Türkiye’yi kaosa sürükleyip 10’a yakın vatandaşımızın ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına yol açmasına rağmen kabinesinde tek bir istifa olmadığı halde başbakanlık koltuğunda olağan şekilde oturmaya devam eden bir Başbakan’ın ülkesinde bu tür trajedilerin yaşanması son derece “olağan şeyler”.
Başbakan Erdoğan, çok doğru söylüyor: 17/25 Aralık 2013 tarihlerinde ortaya çıkan Türk tarihinin en büyük yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet skandalına rağmen ve kabinesinin dörtte biri istifa etmek zorunda kaldığı halde başbakanlık koltuğunda olağan şekilde oturmaya devam eden bir Başbakan’ın ülkesinde bu tür trajedilerin yaşanması son derece “olağan şeyler”.
Başbakan Erdoğan, çok doğru söylüyor: 17 Aralık 2013 sabahı oğluyla yüz milyonlarca doları “sıfırlama” konuşması yapmasına rağmen ve bu yetmezmiş gibi pek çok yüksek yargı kararına, medyaya ve kamu ihalelerine müdahale ettiği ortaya çıktığı halde başbakanlık koltuğunda olağan şekilde oturmaya devam eden bir Başbakan’ın ülkesinde bu tür trajedilerin yaşanması son derece “olağan şeyler”.
Kuzum siz neresi sandınız bu ülkeyi? Cephaneliğinde meydana gelen ölümlü bir patlama sonrası kabine üyelerinin kayda değer bir kısmı istifa eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mi sandınız yoksa? Ya da bu ülkeyi 719 Euro’luk haksız menfaat sağladığı iddiası yüzünden cumhurbaşkanının derhal istifa ettiği (bu arada 2 yıllık soruşturma sonrasında aklandı) Almanya mı zannettiniz? Büyük bir yanılgıya düşerek, bir alışveriş merkezinin çökmesi üzerine sorumluluğu üzerine alarak hemen istifa eden Letonya’da yaşadığınızı zannetmiyorsunuzdur umarım. Sakın ha batan bir gemideki yolcuların ölümünden kendisini sorumlu tutarak siyaseten hesap verip istifa eden o onurlu başbakanın ülkesi olan Güney Kore’de olduğunuzu da sanmayın!
Burası Türkiye ve burada yüzlerce ölüm, hayatın doğal akışından sayılır. Burası Türkiye ve burada Başbakan dahil sorumlular sorumluluk duymayı, hesap vermeyi ve istifa etmeyi izzet ve onurlarından bağımsız bir konu olarak değerlendirir. Burası Türkiye ve burada yüzlerce ölümün sorumlularını karşınızda size diskur çekerken veya tehditler savurup hakaret ederken bulmanız olağan şeylerdendir. Burası Türkiye ve burada yaşanan vahim hatalar başka milletlerin yüz yıllar önce yaşadıkları hatalarla mukayese edilip olağanlaştırılır. Burası Türkiye ve burada toplumsal bir kesimi yok etmek için Ortaçağ’ın cadı avı yöntemlerine bile umut bağlanılır.
Onun için bu ülkede madencilerin yüzer yüzer ölmesi olağandır. Ölüm, madencilerin kaderidir. Dünyanın en zor işinde döktükleri alın terine karşılık 600-700 dolarlık ücretleriyle, yokluk ve borç içerisinde yaşar gibi yaptıkları yaşamları yaşadıkları şekilde ellerinden alınır. Bu acılar da sanki yetmez gibi üzerine bu ülkenin bakanları, başbakanlarının yaptığı bir sürü anlamsız lakırdı dinlenmek zorunda kalınır. Hatta ölen madencilerin yakınları Başbakan’ın yardımcıları tarafından yerlerde sürüklenir, tekmelenir. Daha da fecisi, Başbakan’ın bizzat kendisi madenci yakınlarını dövmeye yeltenir. Burası Türkiye, bunlar burada olağan şeylerdir.
“Bunlar olağan şeyler” olduğu içindir ki 1 milyon ton kömür çıkarırken Çin’de 1,27, ABD’de 0,02 madenci hayatını kaybederken ülkemizde 7,22 madencinin hayatından umudunuzu kesmeniz gerekir. Aynı miktar kömür için ölen her Amerikalı madenciye karşılık 361 Türk madencinin ölmesi son derece “olağan şeyler”dendir.
Yine onun içindir ki ölüm, madencinin kaderidir. Hangi ihmal sonucu ne zaman, ne şekilde kaybedeceklerini bilemedikleri hayatlarını toprağın kat be kat altında yaşarlar. Toprağın altında ölürler. Soğuk ve yalnız mezarlarda toprağın altına teslim edilirler.
Yani bu ülkede insanlar ve özellikle madenciler, tıpkı yaşadıkları gibi ölürler. Ne daha fazla, ne daha az...
Zaman: http://www.zaman.com.tr/yorum_madencinin-kaderi-ve-olagan-seyler_2217993.html
English: http://www.todayszaman.com/columnist/bulent-kenes_347902_miners-destiny-and-usual-things.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder