18 Mayıs 2014 Pazar

‘Güvenle büyü Türkiye’


Şaka gibi ama değil… Bazı haber kanallarında Soma’da yaşanan maden katliamında hayatını kaybedenlere, yakınlarının acılarına ve sonu gelmez ihmallere dair haberlerin arasında aniden çıkıveriyor. Adına “kamu spotu” diyorlar. Belli ki halkı bilinçlendirmeye yönelik faydalı bir kampanyanın parçası. Küçük önlemler ya da bilinçlendirmelerle ortadan kaldırılabilecek sigara, alkol, uyuşturucu bağımlılıkları, trafik kazaları gibi diğer pek çok yaygın sorunla ilgili bilinçlendirme klipleri hazırlandığı gibi iş güvenliğiyle da ilgili klip hazırlanmış.
Tıpkı diğerleri gibi, her 6 dakikada bir iş kazası yaşanan ülkemizde toplumu iş güvenliği konusunda bilinçlendirme amacı taşıyan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın “Güvenle büyü Türkiye” spotu da elbette çok iyi niyetlerle hazırlanmış. Spot da sorun yok. Ancak bu spotu, spotu hazırlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da dahil olmak üzere, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, madenlerin yıllardır doğrudan kendisine bağlandığı Başbakanlık ve madenleri işleten Soma Holding gibi kar hırsından başka özelliği olmayan şirketlerin ihmaller zinciriyle birlikte izlendiğinde farklı bir duygu yaratıyor. Onca ihmaller ve bu ihmallerin acı sonuçlarına dair haberlerin arasında izlenen kamu spotu,  hazırlanırken yola çıkılan samimiyetten bir şeyler taşıyamıyor izleyenlerine.  Tam tersine her yanı halkla, işçilerle, madencilerle alay ediliyormuş duygusu kapılıyor.   
Belki de sırf göz boyamak için iş güvenliğine dair mükemmele yakın yasalar çıkaran ve “Güvenle büyü Türkiye” diye propaganda yapan bir yönetim zihniyetinin söylediklerinin asgarisinin bile sahada yer almadığı artık herkesin malumu. Türkiye’nin büyümesine katkısından şüphe duyulmayacak Soma kömür madeninde televizyonlarda halka duyurulan iş güvenliğinin esamisi okunmuyor mesela. Samimiyetle uygulansaydı bu yasalar yaşanan felaket gerçekleşir miydi hiç? Gerçekleşse bile bu kadar madenci hayatını kaybeder miydi?
Medyaya yansıyan haberlere göre, devlete ait Türkiye Kömür İşletmeleri’nin 130-140 dolara mal ettiği kömürün çıkarılma maliyetini 23,8 dolara düşürmekle övünen Soma Holding’in bu radikal tasarrufu hangi mucizevi formülle başardığını sormak çalışanların iş güvenliğinden sorumlu olan ve bu kamu spotlarını yayınlayan bakanlığın nedense hiç aklına gelmemiş! Yine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2012’de yıllık kömür üretme hedefinden yüzde 47 daha fazla kömür üretimi gerçekleştirmeyi başaran Soma Holding’in bu mucizeyi de nasıl gerçekleştirdiğini sorma ihtiyacı hiç duymamış.
İddialara göre, maliyeti düşürmek için saati 3-4 dolardan insanlık dışı şartlarda çalışmaya zorlanan maden işçilerinin kullandığı iş güvenliği için gerekli hassas ekipmanın çok önemlice bir kısmı Almanya’da madenlerde zaten yeterince kullanılarak hurdaya çıkarılmış malzemelerden oluşuyormuş. Üretim maliyetini madeni devraldıklarındaki miktarın en az 4’te, 5’te birine düşürmek kolay değil elbette. Yeni ve kaliteli ekipman ve malzemelerle bu nasıl olacaktı ki? Daha vahimi meğer madenlerde iş güvenliğinin olmazsa olmazı “gaz sensörleri” bile üretimi yavaşlattıkları gerekçesiyle devre dışı bırakılıyormuş.
Malzemeden çalan, dünyanın en zor işindeki çalışanlara en az ücreti ödeyerek emekten çalan bir şirket neden hedeflediğinden yüzde 47 oranında daha fazla yıllık üretim yapmasın ki? İşsizin bol olduğu bu ülkede istediği zaman istediği kadar emeğini sömürecek yeni insanlar bulabilen, bu yüzden de ne asgari iş güvenliği şartlarına, ne de asgari insani çalışma standartlarına uyma ihtiyacı duymayan bir şirket neden ton başı kömür üretim maliyetini 4’te, 5’te 1’e düşürmesin ki? Hele hele maden işçilerini köleleştirerek canlarını değersizleştiren bu ucuz kömür üretim maliyetinden fakir halka oy karşılığı bedava dağıtıkları kömürleri ucuza mal eden hükümet de son derece memnunsa daha ne olsun!
Hükümet memnun, şirket memnun, bedava kömür alan yoksul halk memnun… Öyleyse can sıkan ve üretimi olumsuz etkileyecek olan iş güvenliğiyle enden ilgilenilsin, denetimler neden gerektiği gibi yapılsın ki? Ekonomik ve siyasi rant peşindekiler için ekonomik ve siyasi faydanın maksimum düzeyde üretildiği bu kirli çark işlediği müddetçe neden hükümet memnun olmasın ki? Zaten hükümet eli kanlı şirketin bu performansından çok memnun kalmış olmalı ki, daha 10 yıl önce derin bir borç batağında ve iflasın eşiğinde olan Alp Gürkan’ın sahibi olduğu Soma Madencilik Şirketi’ne son 7 yılda tam 70 milyar liralık madencilik ihalesi vermiş.
Alp Gürkan’ın mucizevi maliyet tasarrufunu nasıl gerçekleştirdiğini, çok acı bir tecrübeyle de olsa, artık biliyoruz. Erdoğan hükümetinin suç ortaklığı sayesinde Alp Gürkan’ın şirketi en tehlikeli iş sektörü olan madencilikte son derece gözü kara bir şekilde güvenlik malzemesinden çalmış. Saat başına 3-4 dolar ödemek suretiyle madencilerin emeğinden çalmış. Madencilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için harcanması gereken paradan çalmış. Bu yüzden madencilerin sağlığından ve yaşam kalitelerinden çalmış. Son olarak yüzlercesini ölüme göndererek madencilerin hayatlarından çalmış. Erdoğan hükümeti de tüm bu haramiliklerinde Gürkan’a suç ortaklığı yapmış.
Ne yazı ki Erdoğan hükümeti ve Alp Gürkan’ın şirketinin doymak bilmez hırs ve hedefleri için bu madenciler fazlaca insan kalmışlar. 1960’lı yıllardan itibaren Almanya sanayiinin iş gücü ihtiyacını karşılamak için bu ülkeye göç eden Türkler için ünlü Alman yazar Max Fischer’in “İşçiler bekliyorduk, insanlar geldi” sözünde olduğu gibi Erdoğan hükümeti ve Gürkan’ın şirketi de her şeylerini üretim miktarına endeksledikleri kömür madenlerinde çalıştırmak için işçileri beklerken insanları bulmuşlar karşılarında. Sadece üreten madencileri değil yorulan, üzülen, hastalanan ve ölen insanları...
Erdoğan hükümeti ve maden şirketine lazım olan meğer makineleşmiş insanlarmış, ölümlü madenciler değilmiş. Bunlara lazım olan meğer Nazım Hikmet’in 1923 yılında kaleme aldığı o meşhur şiirindeki “makine olmak isteyen” ütopik işçi tipiymiş.
Hükümetin, üretim ve kardan başka değer tanımayan maden şirketinin tüm “makinalaştırma” isteklerinin hilafına her türlü duygularla bezeli ölümlü insanlar olarak kalmayı başaran ve bu yüzden hayatlarını kaybeden maden işçilerine Allah’tan rahmet diliyor ve şehit madencilerimizin anısına Nazım Hikmet’in “Makinalaşmak İstiyorum” şiirini paylaşıyorum:

Trrrrum,
Trrrrum,
Trrrrum!
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum! 


Beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
Her d
inamoyu
Altıma almak için çıldırıyorum!
Tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
Damarlarımda kovalıyor
Oto-direzinler lokomotifleri! 


Trrrrum,
Trrrrum,
Trak tiki tak
Makinalaşmak istiyorum!

Mutlak buna bir çare bulacağım
Ve ben ancak bahtiyar olacağım
Karnıma bir türbin oturtup
Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün! 


Trrrrum
Trrrrum
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder