Şaka gibi ama değil… Bazı haber kanallarında Soma’da yaşanan maden katliamında hayatını kaybedenlere, yakınlarının acılarına ve sonu gelmez ihmallere dair haberlerin arasında aniden çıkıveriyor. Adına “kamu spotu” diyorlar. Belli ki halkı bilinçlendirmeye yönelik faydalı bir kampanyanın parçası. Küçük önlemler ya da bilinçlendirmelerle ortadan kaldırılabilecek sigara, alkol, uyuşturucu bağımlılıkları, trafik kazaları gibi diğer pek çok yaygın sorunla ilgili bilinçlendirme klipleri hazırlandığı gibi iş güvenliğiyle da ilgili klip hazırlanmış.
Tıpkı diğerleri gibi, her
6 dakikada bir iş kazası yaşanan ülkemizde toplumu iş güvenliği konusunda
bilinçlendirme amacı taşıyan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın “Güvenle
büyü Türkiye” spotu da elbette çok iyi niyetlerle hazırlanmış. Spot da sorun
yok. Ancak bu spotu, spotu hazırlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da
dahil olmak üzere, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, madenlerin yıllardır doğrudan
kendisine bağlandığı Başbakanlık ve madenleri işleten Soma Holding gibi kar
hırsından başka özelliği olmayan şirketlerin ihmaller zinciriyle birlikte
izlendiğinde farklı bir duygu yaratıyor. Onca ihmaller ve bu ihmallerin acı
sonuçlarına dair haberlerin arasında izlenen kamu spotu, hazırlanırken yola çıkılan samimiyetten bir şeyler
taşıyamıyor izleyenlerine. Tam tersine her
yanı halkla, işçilerle, madencilerle alay ediliyormuş duygusu kapılıyor.
Belki de sırf göz
boyamak için iş güvenliğine dair mükemmele yakın yasalar çıkaran ve “Güvenle
büyü Türkiye” diye propaganda yapan bir yönetim zihniyetinin söylediklerinin
asgarisinin bile sahada yer almadığı artık herkesin malumu. Türkiye’nin
büyümesine katkısından şüphe duyulmayacak Soma kömür madeninde televizyonlarda
halka duyurulan iş güvenliğinin esamisi okunmuyor mesela. Samimiyetle uygulansaydı
bu yasalar yaşanan felaket gerçekleşir miydi hiç? Gerçekleşse bile bu kadar
madenci hayatını kaybeder miydi?
Medyaya yansıyan
haberlere göre, devlete ait Türkiye Kömür İşletmeleri’nin 130-140 dolara mal
ettiği kömürün çıkarılma maliyetini 23,8 dolara düşürmekle övünen Soma Holding’in
bu radikal tasarrufu hangi mucizevi formülle başardığını sormak çalışanların iş
güvenliğinden sorumlu olan ve bu kamu spotlarını yayınlayan bakanlığın nedense
hiç aklına gelmemiş! Yine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2012’de yıllık
kömür üretme hedefinden yüzde 47 daha fazla kömür üretimi gerçekleştirmeyi
başaran Soma Holding’in bu mucizeyi de nasıl gerçekleştirdiğini sorma ihtiyacı hiç
duymamış.
İddialara göre,
maliyeti düşürmek için saati 3-4 dolardan insanlık dışı şartlarda çalışmaya
zorlanan maden işçilerinin kullandığı iş güvenliği için gerekli hassas ekipmanın
çok önemlice bir kısmı Almanya’da madenlerde zaten yeterince kullanılarak hurdaya
çıkarılmış malzemelerden oluşuyormuş. Üretim maliyetini madeni devraldıklarındaki
miktarın en az 4’te, 5’te birine düşürmek kolay değil elbette. Yeni ve kaliteli
ekipman ve malzemelerle bu nasıl olacaktı ki? Daha vahimi meğer madenlerde iş
güvenliğinin olmazsa olmazı “gaz sensörleri” bile üretimi yavaşlattıkları
gerekçesiyle devre dışı bırakılıyormuş.
Malzemeden çalan,
dünyanın en zor işindeki çalışanlara en az ücreti ödeyerek emekten çalan bir
şirket neden hedeflediğinden yüzde 47 oranında daha fazla yıllık üretim
yapmasın ki? İşsizin bol olduğu bu ülkede istediği zaman istediği kadar emeğini
sömürecek yeni insanlar bulabilen, bu yüzden de ne asgari iş güvenliği
şartlarına, ne de asgari insani çalışma standartlarına uyma ihtiyacı duymayan
bir şirket neden ton başı kömür üretim maliyetini 4’te, 5’te 1’e düşürmesin ki?
Hele hele maden işçilerini köleleştirerek canlarını değersizleştiren bu ucuz kömür
üretim maliyetinden fakir halka oy karşılığı bedava dağıtıkları kömürleri ucuza
mal eden hükümet de son derece memnunsa daha ne olsun!
Hükümet memnun, şirket
memnun, bedava kömür alan yoksul halk memnun… Öyleyse can sıkan ve üretimi
olumsuz etkileyecek olan iş güvenliğiyle enden ilgilenilsin, denetimler neden gerektiği
gibi yapılsın ki? Ekonomik ve siyasi rant peşindekiler için ekonomik ve siyasi
faydanın maksimum düzeyde üretildiği bu kirli çark işlediği müddetçe neden
hükümet memnun olmasın ki? Zaten hükümet eli kanlı şirketin bu performansından
çok memnun kalmış olmalı ki, daha 10 yıl önce derin bir borç batağında ve
iflasın eşiğinde olan Alp Gürkan’ın sahibi olduğu Soma Madencilik Şirketi’ne
son 7 yılda tam 70 milyar liralık madencilik ihalesi vermiş.
Alp Gürkan’ın mucizevi
maliyet tasarrufunu nasıl gerçekleştirdiğini, çok acı bir tecrübeyle de olsa,
artık biliyoruz. Erdoğan hükümetinin suç ortaklığı sayesinde Alp Gürkan’ın
şirketi en tehlikeli iş sektörü olan madencilikte son derece gözü kara bir
şekilde güvenlik malzemesinden çalmış. Saat başına 3-4 dolar ödemek suretiyle madencilerin
emeğinden çalmış. Madencilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için harcanması
gereken paradan çalmış. Bu yüzden madencilerin sağlığından ve yaşam
kalitelerinden çalmış. Son olarak yüzlercesini ölüme göndererek madencilerin
hayatlarından çalmış. Erdoğan hükümeti de tüm bu haramiliklerinde Gürkan’a suç
ortaklığı yapmış.
Ne yazı ki Erdoğan
hükümeti ve Alp Gürkan’ın şirketinin doymak bilmez hırs ve hedefleri için bu
madenciler fazlaca insan kalmışlar. 1960’lı yıllardan itibaren Almanya
sanayiinin iş gücü ihtiyacını karşılamak için bu ülkeye göç eden Türkler için ünlü
Alman yazar Max Fischer’in “İşçiler bekliyorduk, insanlar geldi” sözünde olduğu
gibi Erdoğan hükümeti ve Gürkan’ın şirketi de her şeylerini üretim miktarına
endeksledikleri kömür madenlerinde çalıştırmak için işçileri beklerken
insanları bulmuşlar karşılarında. Sadece üreten madencileri değil yorulan,
üzülen, hastalanan ve ölen insanları...
Erdoğan hükümeti ve maden
şirketine lazım olan meğer makineleşmiş insanlarmış, ölümlü madenciler
değilmiş. Bunlara lazım olan meğer Nazım Hikmet’in 1923 yılında kaleme aldığı o
meşhur şiirindeki “makine olmak isteyen” ütopik işçi tipiymiş.
Hükümetin, üretim ve
kardan başka değer tanımayan maden şirketinin tüm “makinalaştırma” isteklerinin
hilafına her türlü duygularla bezeli ölümlü insanlar olarak kalmayı başaran ve
bu yüzden hayatlarını kaybeden maden işçilerine Allah’tan rahmet diliyor ve
şehit madencilerimizin anısına Nazım Hikmet’in “Makinalaşmak İstiyorum” şiirini paylaşıyorum:
Trrrrum,
Trrrrum,
Trrrrum!
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!
Trrrrum,
Trrrrum!
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!
Beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
Her dinamoyu
Altıma almak için çıldırıyorum!
Tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
Damarlarımda kovalıyor
Oto-direzinler lokomotifleri!
Her dinamoyu
Altıma almak için çıldırıyorum!
Tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
Damarlarımda kovalıyor
Oto-direzinler lokomotifleri!
Trrrrum,
Trrrrum,
Trak tiki tak
Makinalaşmak istiyorum!
Trrrrum,
Trak tiki tak
Makinalaşmak istiyorum!
Mutlak buna bir çare bulacağım
Ve ben ancak bahtiyar olacağım
Karnıma bir türbin oturtup
Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
Ve ben ancak bahtiyar olacağım
Karnıma bir türbin oturtup
Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
Trrrrum
Trrrrum
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!
Trrrrum
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder