Salı günü itibariyle AKP
ve Erdoğan’ın tüm despotik ihtiraslarını ve hukuk tanımaz hayallerini boşa
çıkaran 7 Haziran seçimlerinin üzerinden tam 1 ay geçti. Halk 7 Haziran’da muhalefet
partilerine Türkiye’yi ve siyaseti demokrasi, temel hak ve özgürlükler ile
hukuk devleti çerçevesinde yeniden şekillendirme iradesi verdiği halde ortada ne
işleyen bir parlamento, ne de seçimle ortaya çıkan halk iradesini yansıtan bir
hükümet bulunuyor.
AKP ve Erdoğan 7 Haziran
seçim sonuçlarından boşuna meyus olmuş. CHP, MHP ve HDP’nin performanslarının
böyle olacağını bilselermiş canlarını sıkmaya hiç gerek kalmazmış. Neyse ki
durumu çabuk kavradılar ve CHP, MHP ve HDP’nin sergilediği siyasal acziyetten
dolayı Erdoğan ve AKP sanki 7 Haziran hiç yaşanmamışçasına muktedir olmaya
kaldıkları yerden devam ediyor.
CHP, MHP ve HDP ülke hala
6 Haziran koşullarındaymış gibi hareket ededursun, seçimi kaybettiği 7 Haziran’dan
beri fiilen sakıt olan AKP hükümeti, sanki meşru bir tek parti hükümetiymiş gibi
karar üzerine kararlar alıyor; siyasi etiğe ve demokratik nezakete sığmayacak
şekilde üst düzey bürokratik ve diplomatik atamalar yapıyor; Suriye’de hedefi,
kapsamı ve süresi belli olmayan bir savaşa girme hazırlığı yapıyor.
Tam 12 bakanı 7 Haziran’da
seçilmiş milletvekilleri arasından olmayan emanetçi (caretaker) hükümet,
Erdoğan’ın bireysel kininin takipçisi olmayı da ihmal etmiyor. Gün geçmiyor ki,
Erdoğan’ın şahsen kin beslediği herhangi bir toplumsal kesime yönelik polis ya
da maliye tarafından keyfi ve hukuksuz operasyonlar yapılmasın. Benzer durum
yargıdaki kurgu mahkemelerin aldıkları hukuksuz ve keyfi kararlar aracılığıyla
da sürdürülüyor.
Kimse kusura bakmasın ama
bu olup bitenlerden dolayı, gırtlağına kadar suça ve hukuksuzluğa batmış ne
Erdoğan’ı ne de AKP’yi suçlayacak değilim. Bu acziyet tablosu ve siyasal pejmürdeliğin
tek sorumlusu varsa o da AKP ve Erdoğan’a “artık yeter” diyen halkın teslim
ettiği iradenin hakkını veremeyen CHP, MHP ve HDP’dir. Ne yazık ki CHP, MHP ve
HDP’nin en büyük mahareti Erdoğan ve AKP’nin oyun planında beceriksiz figüranlar
gibi rol beklemekten ibaretmiş. Seçim vaatlerinin asgari yüzde 60’ı örtüşen bu
üç partinin, demokrasi ve hukuk devletinin çok acil müdahale gerektiren kan
kaybını durdurmak konusundaki atalet ve acziyetleri cidden endişe verici.
Esas itibariyle AKP ve
Erdoğan despotizmine karşı olanlar, AKP ve Erdoğan’ın küstah ve nobran
tarzından iyice yorulanlar çeşitli hassasiyetlerden dolayı 7 Haziran’da farklı siyasal
adreslere dağılmış olabilirler. Ama bu insanların tercihlerindeki önceliğin
mevcut anti-demokratik ve hukuk dışı gidişata dur demek olduğunu görmemek ve
duymamak için kör ve sağır olmak gerekir. Parlamenter sistemi yok etmek ve bir
tek adam-tek parti rejimi kurmak için büyük oynayan Erdoğan ve vesayeti altında
tuttuğu AKP’ye halk gerekli dersi verdiği halde, CHP, MHP ve HDP ne yazık ki
tüm siyasal maharetlerini bu dersi boşa çıkarmakta kullanıyorlar. Parlamento’daki
yüzde 60 çoğunluk, AKP’ye kendi elleriyle hediye ettikleri Meclis Başkanlığı’nın
tamamen Erdoğan’ın emrinde hareket edeceğini göremeyecek kadar siyasal
basiretten yoksun olabilir mi? Olabiliyormuş...
İşte o Meclis Başkanı, tıpkı
Erdoğan’ın hükümet kurma sürecindeki sembolik rolünü ağırdan alması gibi,
işleri alabildiğince ağırdan alıyor. Seçimlerin üzerinden tam 1 ay, Meclis
Başkanı’nın seçilmesinin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen Meclis Başkanı
İsmet Yılmaz’ın Meclis’i ilk kez Salı günü toplantıya çağırmasının ne yoruma,
ne de tevile ihtiyacı bulunuyor. Halkın büyük bir feraset sergileyerek siyasal
inisiyatifi ellerinden aldığı Erdoğan ve AKP’ye, CHP, MHP ve HDP’nin akıl almaz
beceriksizlikleri ve ataleti cansuyu oluyor.
Bu
sayede Erdoğan ve AKP, sanki değişen hiçbir şey yokmuş gibi keyfiliklerine ve
hukuksuzluklarına kaldıkları yerden aynı hızla devam edebiliyor. Sakıt ve müstafi
AKP hükümeti, seçimlerden sonra sanki parlamentodan onay almış gibi, gayr-i
meşru bir şekilde üst düzey bürokratik pozisyonlara tam 663 atama yapabiliyor.
CHP, MHP ve HDP ise olup biteni milletle birlikte seyirci tribünlerinden izlemekle
yetiniyor.
17/25
Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarıyla ortalığa saçılan tüm hırsızlık ve rüşvet
kanıtları ortadayken, seçimlerden önce en büyük vaatleri olan yolsuzluk
soruşturmalarının önünü açacaklarına dair vaatlerini gerçekleştirmek için CHP,
MHP ve HDP sanırım inisiyatifi AKP’den bekliyor! 17/25 Aralık pislikleri ortada
duruyorken, bu operasyonla ilişkilendirilen yüzlerce, binlerce insan her türlü
hukuksuzluğa, keyfiliğe ve zulme maruz kalmaya devam ediyorken, CHP, MHP ve HDP
tam bir aydır olanı biteni izlemekle yetiniyor. Terörist faaliyetlerin, illegal
silah kaçakçılığının, yolsuzlukların üzerine giden gazeteciler, polisler,
bürokratlar, savcılar ve hakimler cezaevine atılarak ya da görevden el çektirilerek
mağdur edilmeye devam ediliyorken atalete demir atmış CHP, MHP, HDP’nin kılı
kıpırdamıyor.
Erdoğan’ın
emri altında despotik bir silaha dönüşen hukuksuz Sulh Ceza Hakimlikleri her gün
yeni bir garabete imza atarken birlikte parlamento çoğunluğunu oluşturan CHP,
MHP, HDP yine izlemekle yetinmiyor. Oysa hukuk ve özgürlük katili bu
hakimliklerin ortadan kaldırılması ve işlediği suçların üzerine gidilmesi
çıkarılacak bir yasaya bakıyor. CHP, MHP ve HDP’nin bunları yapmaya gücü var,
ama belli ki irade zaafiyeti içerisinde.
Mahkeme
kararlarına rağmen sit alanında kaçak inşa edilen Erdoğan’ın sarayı hukuku yok
sayıyorken, keyfi bir şekilde görevden alınan binlerce okul müdürünün Danıştay
tarafından görevlerine iade edilmesinin gereği Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından yerine getirilmiyorken, tutuklu gazeteciler ve polisler hakkında
tahliye kararı uygulanmazken ve bu kararı veren hakimler cezaevinde
bulunuyorken, AKP’nin, Erdoğan’ın ve yandaşlarının hoşuna gitmeyen tüm mahkeme
kararları yok hükmünde sayılıyorken CHP, MHP ve HDP bu garabete son verecek
düzenlemeler için bir an önce kolları sıvamak yerine olup biteni izlemekle
yetiniyor.
İç
güvenlik yasasıyla özgürlük alanları daraltılmışken, herkes “makul şüphe”
altında en doğal demokratik haklarını bile kullanmaktan alıkonmuşken; medya
görülmedik bir baskı altındayken; MİT yasasıyla Erdoğan yandaşlarının istihbaratçı
kılıfı altında işledikleri vahim suçların üstü örtülüyorken; Erdoğan ve AKP’nin
radikal terör örgütleriyle alengirli ilişkileri üzerinden Türkiye’nin imajı her
geçen gün biraz daha terör örgütleriyle birlikte anılıp biraz daha karartılıyorken;
Erdoğan medyası ve Erdoğan yandaşı işadamları kamu kaynaklarınca beslenmeye
devam ediliyorken; AKP, Erdoğan ve çevresi kamu kaynaklarını şahsi amaçları uğruna
har vurup harman savuruyorken CHP, MHP ve HDP bu rezilliklere son verecek
adımları atmak yerine izlemekle yetiniyor.
Suçsuz
insanlar olmadık iddialarla suçlanıp kurgu mahkemelerde mahkum ediliyorken, tam
bir yıldır mahkeme önüne çıkmasına bile müsaade edilmeyen onlarca polis amiri hapishanelerde
çürütülüyorken, somut kanıtları ortalığa saçılmış muktedir suçlular ellerini
kollarını sallayarak ortalıkta dolaşıyorken, devlete hükmeden çeteleşmiş bir
grup hukuksuz işlemleriyle organize bir suç örgütü gibi pervasızca hareket
ediyorken CHP, MHP ve HDP izlemekle yetiniyor.
Haksızlık
etmeyelim, CHP, MHP ve HDP sadece olup biteni izlemekle yetinmiyor. Siyasete
kazandırdıkları müthiş bir icatla bir miktar muhalefet de ediyorlar. Ama bu
muhalefette küçük bir sorun var: Muhalefetleri demokrasi ve hukuk devletini harabeye
çeviren Erdoğan ve AKP’ye karşı değil. CHP, MHP ve HDP’nin en güçlü muhalefeti maalesef
birbirlerine karşı.
Ne diyelim, Allah akıl
fikir versin…