Dün
dinlediğim bir hikayeyi, “Ne istediler de vermedik!”den “Bunlara su bile yok!”
nadanlığına savrulan ve buna rağmen “Rahmetimiz gazabımızı geçecek!” diyecek
kadar kendisini kaybeden bir kendini bilmeze ithafen nakl ediyorum:
Bir köyde zengin bir
ağa varmış. Bu ağa kendisine övgüler dizilmesi karşılığında çevresindekilere bahşişler,
hediyeler verir, lütuflarda bulunurmuş. Ama gelin görün ki köyün insanlara uzak
Allah’a yakın bir meczubu varmış ve bir türlü ne Ağa’ya övgüler dizer, ne de ondan bir şey istermiş. Bu duruma
bozulan Ağa, onu da kendisini övenler ve karşılığında lütuf bekleyenler
kafilesine katabilmek için bir şeyler yapması gerektiğini düşünmüş.
Kahyasını çağırmış ve “Gidin
getirin o Meczub’u, köşk ve çiftliğimden neyi beğenirse, ne isterse
alabileceğini söyleyin!” diye emir vermiş.
Kahya, Meczub’u alıp
getirmiş ve köşkten/çiftlikten ne isterse alabileceğini söylemiş.
Meczub çevreye bakmış,
bakınmış her şeye ve gözüne doru bir atı kestirmiş. “Şu atı istiyorum” demiş.
Der demez de kahyayı bir telaştır almış. “Ama o Ağa’nın en sevdiği at. Dünyada
vermez!” demiş.
Meczub ısrar etmiş “Gidin
Ağa’ya söyleyin, ya o atı alırım ya da hiçbir şey.”
Kahya çaresiz Ağa’ya
gitmiş ve durumu anlatmış. Hasis Ağa, “Dünyada olmaz! En çok sevdiğim o atı
asla vermem! Ama bir takibe alın bakalım, Meczub bu tavrımı nasıl karşılayacak,
ne diyecek?” diye emir vermiş.
Malum kendi kendilerine
sesli konuşmalarıyla meşhur Meczub’u, kendisine tahmin ettiği gibi Ağa’nın istediği
atı vermediğini söyleyen kahya ve adamları takibe almış.
Meczub, çiftlikten
ayrılırken beklendiği gibi kendi kendisiyle konuşmaya başlamış. “Ağa de kim
oluyor! Sen (Allah) istesen o atı verirdi... Ağa da kim oluyor! Sen istesen o
atı verirdi… Ağa da kim oluyor! Sen istesen o atı verirdi… …” diye
tekrarlayarak yürüyormuş.
Kahya gelmiş durumu Ağa’ya
aktarmış. Ağa’nın elbette ki canı çok sıkılmış. “Nasıl olur da Meczub atı
vermeyenin de, verecek olanın da kendisi olduğunu anlamaz” diye epey içerlemiş.
Meczub’a okkalı bir ders vermek gerektiğini düşünmüş.
“Çağırın o Meczub’u ve
istediği o atı verin” diye emretmiş. Ama "yine takibe alın ve bakın bakalım
bu sefer neler söylüyor? demeyi de ihmal etmemiş.
Kahya Meczub’u yeniden
çağırmış ve istediği atı kendisine vermiş. Çiftlikten ayrılırken kahya ve
adamları Ağa’nın emrettiği gibi Meczub’u yine takibe almışlar. İstediği atı
alan Meczub doğal olarak bu sefer sözlerini biraz değiştirmiş:
“Ağa da kim oluyor! Bak
Sen istedin nasıl da tıpış tıpış atı verdi... Ağa da kim oluyor! Bak Sen
istedin nasıl da tıpış tıpış atı verdi… Ağa da kim oluyor! Bak Sen istedin
nasıl da tıpış tıpış atı verdi… …”
Anlayana veya anlamak
isteyene ne çok şey anlatıyor bu hikaye…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder